atag logo1

Alevi Toplumu-Alevitische Gemeinde

ATAG e. V.

Tauben Str. 20,  70199 Stuttgart

email: alevitentum@yahoo.de   tel: 0173 780 56 17

Home/ Ana Sayfa

Kontakt

Spende/ Bağış

Remzi Kaptan

Sorularla Alevilik

Çocuklarımıza Aleviliği Nasıl Öğretebliriz?

Cem

Alevi Duaları- Gülbank

Die Alevitische Lehre

Alevi Teaching

Het Alevitisch Geloof

Ensenanzas del Alevismo

Doutrina Alevi

La Dottrina Alevi

Kitap/Bücher

İmam Zeynel Abidin'in Yalnızlığı

 

Remzi KAPTAN   remzi.kaptan@yahoo.com

 

Kış mevsiminin oldukça zor geçtiği bir coğrafyada yaşayan gönülleri bir etmiş olan canlar; kar soğuk demeden her pazar bir araya gelip yaşam, evren, dünya, insan ve bunlarla ilintili çokça şeyler hakkında; alemlerin nuru, erenlerin serdarı, mertlerin merdi ve daha nice yol önderleri hakkında; inançlarına dair, dünyaya dair, yaşama dair konular hakkında sohbetler ediyorlardı.

Bu sohbetler perşembeyi cumaya bağlayan akşam yapılan cem ibadetinin adeta bir devamı niteliğindeydi. Bu sohbetlerde de gülbank eşliğinde delil uyandırılıyor, sohbet başlamadan iki tane deyiş ve bir tane duaz okunuyordu. Bunlar yerine getirildikten sonrada cem ibadetindeki gibi olmasa da yinede ciddi ve saygılı bir çerçevede, bilgi yarışması veya birilerinin ne kadar çok bilgili olduğunu kanıtlamak gibi bir amacın olmadığı, daha çok eğitici ve paylaşımcı bir şekilde, kardeşliğin ve samimiyetin esas olduğu bir şekilde sohbetler ediliyordu.

Kış mevsiminin oldukça sert geçtiği bir coğrafyada bulunan ve nüfusu on binden fazla olan kasabanın tek cemevinde bu sohbetler ediliyordu. Cemevinde hizmet yürüten gençlerden oluşuyordu bu sohbet gurubu.

Her pazar günü olduğu gibi bu pazar günüde sohbete katılmak için canlar yavaş yavaş toplanmaya başlamıştı. Hava sıcaklığının eksi derecelerde olduğu, yer yer kalınlığı bir metreyi bulan kara rağmen canlar kasabanın değişik yerlerinden ve yakın çevre köylerden cemevine gelmişlerdi.

Cemevinde kalorifer yoktu. Bunun yerine cem meydanında bir soba vardi. Yani sırada elektrik ile çalışan bir ısıtıcı vardı.

O Pazar günü cemevine erkenden gelen Fikret, Suna ve Songül sobayı yakmış, çayı demlemişler ve önceki günkü taziyeden kalan dağınıklığı derleyip toparlamışlardı.

Sohbete katılan canların tamamı cemevine geldiğinde vakit öğleden sonrasını geçiyordu. Sohbete katılanlar toplam 11 kişiydiler. Hava şartları uygun olduğunda katılım daha çok oluyordu.

Sohbet her zamanki gibi cemevinde zakirlikte yapan Ali Merdan'ın çalıp söylediği deyiş ve duazla başladı. Ardından Muharrem bir gülbank verdi. Fikret, Suna ve Songül ise canlara çay servisi ve poğaça hazırlamışlardı. Doğal bir şekilde, bir nevi kendiliğinde bu görev dağılımı oluşmuştu. Aslında sohbette bulunanların hepsi bir şekilde hizmet ediyorlardı. Tıpkı cemlerde yapılan 12 hizmetlerde olduğu gibi. Öyle birisi yoktu, “şunu şunu şu kişi yapsın, şunu diğeri yapsın” diyecek. Her şey kendi doğal akışında gelişiyordu.

Cem meydanın ortasında bulunan sobanın etrafında serili minderlerin üzerinde kimisi bağdaş kurarak, kimisi dizlerini kırarak oturmuş olan canlar huşu içinde okunan 2 tane deyişi ve bir duazı dinlediler. Ardında Muharrem canın söylediği gülbanka “Allah Allah” diyerek katıldılar.

Cem meydanın ortasında kütür kütür yanan sobadan yayılan sıcaklık ve okunan deyişlerin, söylenen duanın vermiş olduğu huzur adeta “Rıza Şehrinde” yaşanan atmosferi yansıtıyor gibiydi.

Muharrem'in yanında oturan Cem Ali, “canlar, bu gün herhangi bir konu belirlemedik. Hangi konuda sohbet edelim, fikir ve bilgi alış verişinde bulunalım” diye sordu. “Geçen yass-ı matem ayında aklıma çok takılan ama bir türlü sorma ve tartışma fırsatı bulamadığım bir konuyu tartışmayı öneririm” diyen Fikret'ti. Diğer katılımcılardan herhangi bir aksi cevap gelmediği için Fikret konuşmasını sürdürdü: “bizler için yass-ı matem ayıda olan Muharrem orucunda dedelerimiz bizleri bir çok konuda aydınlatıyor. 12 imamlar hakkında değerli bilgilerini bizlerle paylaşıyorlar. Ancak bu bilgiler herkesin anlayabileceği şekilde anlatıldığı için bazı şeyleri yeteri kadar açıklama imkanları olmuyor. O sebepten mesela kaba anlamda dördüncü imam olan İmam Zeynel Abidin'in hayatı hakkında az çok bilgi sahibiyiz. Ancak benim merak ettiğim ve sizlerle bu gece üzerinde fikir yürütmek istediğim nokta; Zeynel Abidin'in iç dünyasında ne gibi fırtınaların kopmuş olduğuyla ilgilidir.

O insanlık dışı olayda yitirmiş olduğu en değerli varlıklarının acısına nasıl bir sabır ve tahammül göstermiştir Zeynel Abidin? Yüce imamımız hangi zorlu şartlarda hayatta kalıp yolu tüm zorluklara rağmen sürdürdü?

Bir yanda Yezitin başkanı olduğu Emevi saltanatının baskısı diğer yanda korkunç bir drama tanık olmuş olmanın vermiş olduğu acı ve zihinde silinmesi imkansız hatırların yaşattıkları... Canlar gözünüzde sevgili imamımız Zeynel Abidin'in hayatını şöyle bir canlandırmanızı rica ediyorum”.

Zakirin yanında oturan Mansur, “bir öneri getirmek istiyorum” diyerek konuşmasına başladı. “Fikret'inde dediği gibi hepimiz 12 imamlarımızın hayatını az çok biliyoruz. Ama yinede şöyle kısacada olsa bu gece İmam Zeynel Abidin'in hayatına dair bilgileri anımsayarak sohbetimize devam etsek bence daha verimli olur”. Mansur'un getirmiş olduğu bu öneriyi herkes onayladı. Cem Ali, “Mansur öneriyi sen getirdin, o halde İmam Zeynel Abidin hakkında temel bilgileri bizlerle yine sen paylaş” dedi.

Cemevinin kitaplığında itimat ettikleri bir kaç kitaptan biri olan Alevilik ve Aleviler hakkında genel bilgiler içeren kitaptan İmam Zeynel Abidin ile ilgili bölümü yavaş yavaş ve tane tane okumaya başladı Mansur: “Dördüncü imam olan Zeynel Abidin, 659 yılında Medine’de doğmuştur. Şehadet tarihi hakkında çeşitli rivayetler vardır. Kesin olan İmam Zeynel Abidin'in zehirletilerek şehit edildiğidir.

İmam Zeynel Abidin, Kerbelâ şehidi olan babası İmam Hüseyin’in yolunda gitti yaşamı boyunca.

Kerbelâ katliamı sırasında ağır hasta olan Zeynel Abidin, İmam Hüseyin’in kendisine ait kutsal emanetleri vermesiyle daha da önem kazanmıştı. Yezid ordusunun komutanı Şimr her ne kadar Zeynel Abidin’i öldürmek istemiş ise de başta halası Hz. Zeynep’in çabası olmak üzere kurtulmuştur.

İmam Zeynel Abidin, her daim için fikirleri ve hareketleri ile örnek bir kişi oldu. Düşmanlarının bile takdirini kazanacak kadar yardımsever, alçakgönüllü, bilgili, cesur bir şahsiyettir Zeynel Abidin.

İmam Zeynel Abidin, her daim fakirlere, ihtiyacı olanlara yardım ediyordu. Fakat bu yardımı alanlar mahcup olmasın, kendisini yanlış anlamasınlar diye geceleri yüzüne nikap sürerek, kim olduğunu söylemeden yapardı. Fakirler bu cömert insanın kim olduğunu hep merak etmişler ama bir türlü öğrenememişlerdi. Ta ki Zeynel Abidin şehit edilene kadar. Çünkü Zeynel Abidin’in şahadetinden sonra kimse kapılarını çalmadı ve böylece onlar da kendilerine yardım edenin Zeynel Abidin olduğunu öğrenmiş oldular. Dolayısıyla o kutsal İmam, Hak için yapıyordu yaptıklarını, gösteriş için değil. Bu haliyle de hâlâ insanlığa örnek olmayı sürdürüyor Zeynel Abidin.

İmam Zeynel Abidin, her daim kinden, kibirden, kirlilikten kaçınmıştır. Kendilerine söven birisine; "eğer ben dediğin gibiysem, Allah’ın beni yargılamasını dilerim. Ama dediğin gibi değilsem, dilerim Allah seni bağışlasın" demişti.

Evet, İmam Zeynel ile ilgili olarak kısa bilgiler bunlar” dedi Mansur. “Şimdi Fikret canımızın üzerinde durmak istediği konuyu biraz derinleştirelim” dedi Cem Ali.

“Canlar, herhalde dışarıdaki hava sıcaklığı eksi 10 derece vardır. Bu soğuğa rağmen Kerbela çölünü ve o bela çölünde yaşananları düşündüğümde, kendimi birden o çölde hissediyorum”, dedi Suna. “Kerbela aslında bütün yönleriyle ayrı ayrı üzerinde düşünülmesi, konuşulması, tartışılması gereken bir olaydır. Bize göre insanlığın dönüm noktalarından biridir. Oradaki her kişi, ister İmam Hüseyin'le beraber isterse Hz. Hüseyin'in karşısında olsun: o meydandaki her kişinin başlı başına incelenmesi gerekiyor. Bizlerin konusu İmam Zeynel olduğu için onunla ilgili olarak, o meydanda ve daha sonraki süreçte yaşadıklarını düşündüğümde adeta o büyük İmama bir kez daha hayran kalıyorum. Bir kez daha onun ve ailesinin başına gelenlere yüreğim kanıyor. Bir kez daha Yezit ve ona zulmedenleri lanetliyorum”.

Suna konuşmasını aslında devam ettirmek, daha başka şeyler söylemek istiyordu ancak başka bir şey söylemedi. Çünkü Kerbelayı adeta kendi içinde tekrar yaşıyor, o çölde Hüseyin'e su getiriyor, hasta yatan Zeynel Abidin'in başucunda buluyordu kendini.

Konuyu açan Fikret tekrar söz aldı. “Suna can sana teşekkür ederim. Güzel açıkladın. Başka duygu ve düşüncelerini söylemek isteyen var mı” diye sordu Fikret. O zamana kadar susmuş olan Özlem: “itiraf edeyim ki ben aslında İmam Zeynel Abidin'in yaşadıkları ile ilgili hiç böyle derin şekilde düşünmemiştim. Sizler bu gün konuyu açınca olayın derinliğini ve önemini bir kez daha kavradım. Aslında 12 İmamlara bağlıyız. Onları seviyoruz. Adları duazlarda her zaman geçiyor. Temel bilgileri de biliyoruz. Ama sanırım çok kişi benim gibi olayın bu derinliğinden bihaberdir. Benim önerim bu konuları önümüzdeki sohbetlerde de devam ettirmemiz”, dedi.

Bu günkü sohbet konusunu öneren Fikret tekrar söz aldı: “evet canlar, sizden tekrar İmam Zeynel Abidin'in hayatını, yaşadıklarını düşünmenizi, bir noktada tefekkür etmenizi rica ediyorum. Babası ve diğer yakınları can verirken hasta yatağında bir şey yapamamanın verdiği hüzün.. Onlarla beraber yiğitçe dövüşüp şahadete gidememek... Daha sonraları bir esir olarak Yezit lanetlisinin önünde zincirlere bağlanmış şekilde bulunmak... Tüm ömrünü Kerbela olayının hüzün dolu gölgesinde geçirmek ve bu hüzün yetmiyormuş gibi Emevi saltanatının ağır yaptırımlarına maruz kalmak ve sonunda da zehirlettirilerek şehit edilmek. Böyle özetlediğim bir hayatı düşündüğümüzde, tefekkür ettiğimizde, anlam vermeye çalıştığımızda; inanıyorum ki ilginç sonuçlara ulaşmış oluruz”.

Fikret'in bu konuşmasından sonra sohbete devam edildi. Çaylar tazelendi, deyişler okundu. O gün sohbette bulunanların İmam Zeynel Abidin'e yönelik düşüncelerinde belli bir ilerleme oldu. Bu duruma, kendilerini İmam Zeynel Abidin'e daha yakın hissetmeye başladılar desek, daha doğru olur. Zeynel Abidinle beraber diğer imamlara da.

 


Statistiken

 

Anrede:
Ihr Vorname:
Ihr Name:
Telefon-Nummer:
eMail:
Grund Ihrer Nachricht: Ich habe eine Frage
Ich habe einen Vorschlag für Ihre Seiten
Ich habe eine Kritik anzubringen
Text:

 

Kopieren nur mit Quellenangabe/Kaynak gösterilmeden kullanilamaz!