atag logo1

Alevi Toplumu-Alevitische Gemeinde

ATAG e. V.

Tauben Str. 20,  70199 Stuttgart

email: alevitentum@yahoo.de   tel: 0173 780 56 17

Home/ Ana Sayfa

Kontakt

Spende/ Bağış

Remzi Kaptan

Sorularla Alevilik

Çocuklarımıza Aleviliği Nasıl Öğretebliriz?

Cem

Alevi Duaları- Gülbank

Die Alevitische Lehre

Alevi Teaching

Het Alevitisch Geloof

Ensenanzas del Alevismo

Doutrina Alevi

La Dottrina Alevi

Kitap/Bücher

Şiiler, İsmaililer, Nusayriler, Ehli Haklar Alevi mi?

Bizler olaylara ve olgulara at gözlüğü ile bakamayız. Yine toptancı bir yaklaşımla bize benzerlikleri olanları kendimizden sayamaz, bizden farklılıkları olanları da çok dışımızda göremeyiz. Hele olaya ırksal, etnik ve ulusal temelde hiç yaklaşamayız. Yaklaşımımız tarihsel gelişim çizgisini dikkate almalı ve temel inançsal algılarda, yaşayış ve bakış açılarında yoğunlaşmalı.

Şiilerin, İsmaililerin, Nusayrilerin, Ehli Hakların, Laçilerin, Şahbeklerin, Zeydilerin, Hazaraların ve bunlar gibi daha çok sayıda inanç grubunun bizlerin inandığı ve uyguladığı şekliyle Alevi olmadıkları apaçık bir gerçek. Ancak tarihsel çıkış noktaları, gelişmeleri, gerilemeleri, egemen Sünni anlayışın bu inançlara bakışı ve bu inançlara ilişkin temel düşünceleri irdelendiğinde bütün bu inançların ve bunlara benzer daha nice inanç gruplarının bir çok boyutuyla bizlerden öyle uzak ve apayrı, bambaşka, korkunç zıtlıklar içeren inançlar olmadığı da yine apaçık ortada.

Egemen Sünni inancın asimle çalışmaları, bitmek bilmez baskılar, katliamlar, inançların (Şiilik hariç) yaşam alanı bulamaması sonucu oluşan boşluklar ve boşlukların başta Sünnilik olmak üzere daha başka yerel, ulusal, etnik faktörlerle doldurulması sonucu meydana gelmiş olan özden kopuşlara rağmen yinede aslında şöyle üstündeki tozlar alındığında ortaya bambaşka şeylerin çıkacağı kesindir.

Gelişmiş, büyümüş, nicelikten ziyade nitelik kazanmış ve bunun sonucunda öz güveni yüksek bir Alevi örgütlenmesi olsa, bütün bu adı geçen gruplarla çok daha sağlam ilişkiler kurulabilir ve bütün bu inanç gruplarının (İranda Şiilik hariç) yaşamakta olduğu bir çok sıkıntının, başta inançsal boşlukların giderilmesi olmak üzere daha nice düşünsel, inançsal ve yaşamsal ihtiyaçların karşılanması noktasında önemli katkı ve etkisi olabilir. Böylesi bir katkı biz Alevileri hayatın her alanında ve her anlamda geriye dönülmez şekilde güçlendireceği gibi, bütün bu inanç gruplarınında tekrardan insanlık sahnesine çıkmasına vesile olur.

Oysa bırakalım yer yüzünde bize benzeyen, bizlerle temel bazı noktalarda uyuşan gruplarla bir araya gelmeyi, aynı dili konuşan, aynı yöreyi temsil eden, aynı değerleri paylaşanlar bile daha bir araya gelemiyoruz.

Bu elbette hep böyle gitmeyecek. Elbette Aleviler çok uzak olmayan bir zamanda bu yaşadıkları sıkıntı ve sorunları aşacak, yaşama ve dünyaya daha geniş bir perspektiften bakarak inanç değerlerini kendilerine benzeyenler başta olmak üzere tüm insanlıkla tanıştıracak/ buluşturacaklardır. Kimse burada “panalevist” bir amaç peşinde koştuğumuz yanılgısına kapılmasın. Ancak nasıl ki diğer bütün inanç grupları kendileri ile aynı veya benzer değerleri paylaşanlarla buluşup, onları savunup sahipleniyorlarsa aynısını biz Alevilerin yapmaması için hiç bir neden yoktur.

Elbette farkındayız ki bu gün İrandaki bir Şii ile ortak ve benzer noktalarımız her anlamıyla sınırlı. Fakat bu resmin görünen yüzüdür. Kadim Fars halkının ulusal özellikleri ile şekillenmiş ve daha çok onların ulusal çıkarları doğrultusunda bir görüntü çizen resmi İran Şiiliğinin dışında çok daha farklı bir Şiilik ve alt grupları vardır. Başta Ehli Haklar olmak üzere İranda resmi Şiilik dışında biz Alevilere benzerlikleri şaşırtıcı olan gruplar vardır. Bu ve benzer gruplarla ortak noktalar ışığında neden bazı ilişkiler gelişmesin?

Yine yani başımızda Suriye ve Lübnanda yoğunlukta olan ve aslında öz olarak bir çok noktada bir ve aynı olduğumuz Arap Alevileri olan Nusayrilerle neden ilişkilerimiz sıfır noktasında?

Orta Asyadaki Laçiler, Hazaralar, Balkanlardaki Bektaşi zümreleri ve daha başka coğrafyalardaki benzer gruplarla ilişkilerimiz yok denecek kadar azdır.

İlişki yokluğu salt örgütsel ve bire bir pratik bir ilişki yokluğu değildir. Bununla beraber biz daha zihinsel olarak bile bu gruplardan habersiz yaşamaktayız. Böyle grup ve zümrelerin olduğunu bile bilmiyoruz. Bunlarla ilgili doğru dürüst yayınlarımız bile yok. Bizler kendi küçük gölümüzü deniz sanıp her şeyi ora ile sınırlı tutmakta ısrar ediyoruz.

Tekrar edelim ki bu gruplarla inanç anlamında, yaşam biçimi ve gelenekler anlamında bir çok farklı ve aykırı noktalarımız olabilir. Olmaması düşünülemez. Neticede bizlerin inançlarını ve geleneklerini yaşadığımız bölgenin ekonomisi, siyasi yapısı, diğer inanç gruplarıyla gelişen ilişkilerimiz etkiliyor. Bu adı gecen gruplarda aynı bizler gibi farklı etnik ve ulusal özellikler taşıyorlar, farklı bir gelişmişlik süreci yaşıyorlar. Bütün bu etkenler inanç ve gelenekler üzerinde yansımasını doğal olarak göstermektedir.

Bu inanç grupları ile bir ve aynı değiliz. Daha bizler aynı coğrafyada yaşadığımız halde aynı değilken, daha bir Trakya, Ege Alevisi ile Dersim Alevisi bir birinden bir çok konuda farklıyken nasıl bu bir birinden çok çok farklı, dil olarak farklı, etnik köken olarak farklı, sosyal gelişmişlik olarak farklı gruplarla bir aynı ve olalım ki? Fakat bütün bu farklılıklara rağmen bizlerin yinede bir araya getirecek ortak değerleri sanıldığından çoktur.

Egemen Sünni anlayış bu adını saydığımız ve sayamadığımız tüm grupları “din dışı, sapık, Rafızi, yoldan çıkmış” gruplar olarak değerlendiriyor. Devlet inancı olmuş ve kendisini kabul ettirmiş olan, resmi olarak gittikçe daha çok Sünni çizgiye kayan Şiiliği bile kendince ret ve mahkum eden Sünniliğin bizleri aynı potada görmesi aslında anlam vermek isteyenler için bir çıkış noktasıdır.

Biz Aleviler eğer varlığımız korumak, gelişmek, büyümek istiyorsak; yaşamımızın ve geleceğimizin güvence altında olmasını istiyorsak kendimizi güçlendirmeliyiz. Güçlendirmek demek örgütlenmek demektir. Örgütlenmemiz salt belli bir alan ve coğrafya ile sınırlı kalırsa etkisi doğal olarak sınırlı olur. O sebepten tüm yer yüzünde etkin olmalıyız. Bu etkinlik içinde kapsama alanımızın olabildiğince geniş olması gerekmektedir. Bu genişliğe ilk etapta bize benzeyen, bize yakın yerlerden ulaşmalıyız. Bunun içinde bu gruplarla iletişim, ilişki, bilgi ve düşünce alış verişi, kültürel paylaşım gereklidir. Süreç içerisinde bu paylaşımlar, etkinlenmeler pratik boyutu da yansır ve bu yansıma aklınıza gelen her alanda etkisini bulduğunda biz Alevilere güç olarak geri döner. Biz Alevilerinde geleceğinin garanti altında olması için aradığı, özlediği bu güçtür. O halde başlıktaki sorunun cevabını bir kez daha bu tespitler ışığında gözden geçirelim. Bu gruplarla mevcut olan ortak noktalarımızı referans alalım ve farklılıkları da zenginlik olarak benimseyerek bir düşünce ve davranış tarzı oluşturalım. Böylesi bir tarz şüphesiz biz Aleviler için en olumlu ve kazandıran tarz olur.

Remzi Kaptan

remzi.kaptan@yahoo.com

 

 


Statistiken

 

Anrede:
Ihr Vorname:
Ihr Name:
Telefon-Nummer:
eMail:
Grund Ihrer Nachricht: Ich habe eine Frage
Ich habe einen Vorschlag für Ihre Seiten
Ich habe eine Kritik anzubringen
Text:

 

Kopieren nur mit Quellenangabe/Kaynak gösterilmeden kullanilamaz!