Mutluluk Ne İle Ölçülüyor?
Temel gereksinimler dışında tüketim sahibi olmazsak mutlu olamaz mıyız?
Mutlu olmak için daha çok tüketmeli, daha çok harcamalı, daha çok gösteriş mi yapmalıyız?
Mutluluk için illa birilerinin bizi beğenmesi, bizleri parmak ile göstermesi, bizleri pohpohlaması mı gerekiyor?
Üst düzey yönetici olmadan, kariyer sahibi olmadan, sıradan bir ücretle geçinen birisi için mutluluk çok mu uzak?
Mutluluğun yolu nereden ve kimlerden geçiyor ve mutlu olmak için ne gerekiyor?
Yatlar, katlar, en son moda giysiler, çantalar, parfümler, akıllı telefonlar, arabalar, sevgililer... mi?
Yoksa çok sade ve basit, kendisine yeten bir yaşam mı?
Zaman kaçınılmaz olarak değişiyor. Yaşamda doğal olarak değişiyor, gelişiyor. Üretim ilişkileri gelişiyor, insanların kültürel birikimleri katlanıyor ve teknolojik ilerlemeler baş döndürerek ilerliyor. Bütün bu gelişmeler, değişimler, yenilikler ister istemez mutluluk kriterlerimizi ve mutluluk tanımlamamızı da kökten değiştirip yeniden şekillendiriyor.
Kim ne derse desin, hangi felsefi, dini, sosyolojik bakış açışıyla değerlendirirse değerlendirsin, bu yaşanan bir gerçekliktir. Yaşanan bu gerçeklikte “eskinin” mutluluk kriterleri ve mutluluğa giden çözüm önerileri yetersiz, anlamsız ve değersiz geliyor.
Yaşama dar bir pencereden bakamayız. Dünyanın hala bin yıl önceki gibi değerler ve doğrularla ayakta kaldığını ve bu değerlerin günümüzde de geçerli olduğunu söyleyemeyiz. Elbette söyleyenler vardır ve her zamanda olacaktır. Ancak bu söylenenler ne kadar önemli ve geçmişte yol gösterici olmuş olurlarsa olsunlar günümüzde ne yazık ki hayatta pek bir karşılığı yok.
Peki bu böyledir diye, yani geçmişteki mutluluk kriterleri ve önermeleri günümüzde yetersiz kalıyor diye, itibar görmüyor diye bizlerde daha çok tüketerek mi mutluluğa erişileceğini veya mutlu olunacağını söyleyeceğiz?
Elbette hayır.
Yeni şeyler söylemek gerekiyor.
Çağımızı bilen, anlayan, sorgulayan ve bununla beraber inancımızdaki değişmeyen özü esas alan yaklaşımlar geliştirmemiz gerekiyor.
Her şeyden önce tüketim esasına dayanan, gösteriş odaklı bir mutluluk kriteri ve tanımı bizlerin kabul etmeyeceği, rıza göstermeyeceği bir kriterdir. Tükettikçe mutlu olmanın başta doğa olmak üzere insanlığın geneline faydası olmadığı gibi çokça zararı var.
Diğer yandan temel gereksinimlerin neler olduğu, neyi kapsadığı ve hangisinin öncelikli ihtiyaç olduğu, olmazsa olmaz ihtiyaç olduğu algısı da değişmiştir. Bundan yıllar önce olsaydı en temel gereksinimlerin barınma, yiyecek, sağlık hizmetleri, eğitim ve benzer gereksinimler olduğunu söylerdik. Oysa günümüzde bunlarla beraber başka şeylerde temel gereksinim kategorisine girmektedir. En başta iletişim teknolojilerine erişim, bu teknolojileri kullanmaya yarayan cihazlara sahip olmak gibi.
Ne yapmak gerekiyor mutlu olmak ve mutlu kalmak icin?
Çokça tüketmeden de mutlu olunabilinir. Aile ilişkileri başta olmak üzere ısrarla bazı değerler ve samimiyet esasına dayanan ilişkiler, arkadaşlıklar, dostluklar korunabilir.
Yalnız, bencil, bireyci bir yaşam yerine mümkün olabildiğince sosyal bir yaşam tarzı benimsenebilinir.
Ortak değerler ve doğrular etrafında, aynı kültürel atmosferi ve gelenekleri yaşadığımız insanlarla çok fazla şeyler paylaşabilinir ve bu ortak değerlerden yola çıkarak güzellikler inşaa edilebilinir.
Paylaşmak, yardımlaşmak, dayanışmak, başkasının acısını hissetmek ve sevincine ortak olmak ilke haline getirilebilinir.
Erenlerimiz, yolu sürmüş olan ulularımız her zaman almanın değil, vermenin mutluluk getirdiğini belirtmişlerdir. Demek ki bizlerde başta maddiyatımız olmak üzere –hadi çok benciliz, daha maddiyatımızı paylaşmayız diyelim- sevgimizi, yardımımızı, samimiyetimizi vererek mutlu olabiliriz. İhtiyacı olana, zordan ve darda kalana karşılıksız yardımımızı yaparak hem başkalarını mutlu edebilir, hem kendimiz mutlu olabiliriz.
Ekonomik bağımsızlığımız ne kadar çok olursa olsun yinede ısrarla aileyi ve aile değerlerini korumalı ve elimizden geldiğince yaşatmalıyız. Aile kurumu mutlulukların çoğalıp paylaşıldığı kurumdur.
Çıkar çelişkisi etrafında oluşan ilişkilerden uzak durarak, bu ilişkilere mesafe koyarak, çıkarı için bizlerle birlikte olmak isteyen gayri samimi şahısların dairesinin dışına çıkarak mutluluğumuzu koruyabiliriz.
Her an ölümlü olduğumuzun idrakinde olarak mümkün mertebe yaşamımıza doğruları hakim kılarak, başımızı yalansız ve dolansız rahat bir şekilde, iç huzuru tüm benliğimizde hissedecek şekilde yastığa koyarak mutlu olur ve mutlu kalırız.
Mutlu olmanın ve kalmanın yolları hakkında daha benzer örnekleri çoğaltabiliriz. Ancak gerek olmadığından özce tekrar şunların altını çizelim: mutlu olmak ve kalmak için gerçekten öyle çok aşırı tüketmek gerekmiyor. İç huzuru sağlamanın yolu daha fazla maddi birikime sahip olmak değildir. Az çok erenlerimizin söylemlerine kulak verdiğimizde, kendi değerlerimizi, inancımızı az çok tefekkür etmeye başladığımızda aslında çok önemli yollar katetmişiz demektir.
Öyleyse bizlerde samimiyet ve içtenlikle bazı değerleri ve doğruları koruyabilir bu değerleri koruyarak hem yeni çağın ritmine ayak uydurur ve hemde modern yaşamın getirmiş olduğu düşünce ve duygu karmaşasında yolumuzu çok rahat şekilde görerek hedefimize ulaşabiliriz.
Remzi Kaptan
remzi.kaptan@yahoo.com
|