Alevilerin Başkalarını Taklit Etmelerine İhtiyaçları Yoktur
Her zaman söylediğimiz ve her zamanda dile getireceğimiz üzere, Alevilik inancı Hak inancıdır, Alevilik yolu hakikat yoludur.
Kadim bir inanç olan Aleviliğin kökü ve başlangıç noktası ilk insana ve hatta ilk yaratılış/oluşa (Küntü Kenz, Bezm-i Elest) kadar gider. Hz. Muhammed ve Ehlibeyt ile zirve noktasına ulaşıp tamamlanır ve sonrasında başta 12 İmamlar olmak üzere diğer yol erenlerimiz olan Hallac-ı Mansurlar, Seyyid Nesimler, Hacı Bektaş Veliler, Abdal Musa Sultanlar, Pir Sultan Abdallar, Babailer ve daha nice nice asil şahsiyetlerle yola devam eder.
Alevilik inancının varlık nedeni insanın kendi özünü bilmesi, adım adım kendisini bilerek, geliştirerek olgunlaşıp kemalet mertebesine ulaşarak insan-ı kamil olmasıdır.
Kemalete eren, olgunlaşan, insan-ı kamil olan insanda yaratılışın ve var olmanın bilincine vararak o ilk sözleşmeye (ikrara) bağlı kalmış olur ve böylece devri daim olur, gelmiş olduğu asıl kaynağa bilerek ve bilinerek, olması gerektiği gibi geri döner.
Böylesi bir inanca sahip olan Alevilerin başka inançları taklit etmeye ihtiyaçları olabilir mi?
Elbette ki olamaz.
Olmamalı.
Olması, eşyanın tabiatını aykırı bir durumdur.
Olması demek, elindeki elmaslardan, zümrütlerden, en değerli mücevherlerden habersiz olup başkalarının cıncık-boncuklarına, çer çöpüne özenmek demektir.
Sayısal varlığımız az olabilir. Ülke çapında ve buna paralel olarak dünyada etki alanımız olması gerekenin çok çok altında olabilir. Yine hayatın bir çok alanında inancımıza yönelik baskılar, yasaklamalar, kötülemeler olabilir. Değerlerimiz ve doğrularımıza yönelik iftiralar, aşağılamalar olabilir. Zaman zaman toplu olarak katledilebiliriz. Bütün bu ve benzer olumsuzluklara rağmen yinede bizlerin başka inançları taklit etmemiz gerekmiyor.
Hele başka inançları aşağılayan, o inanç mensuplarını hakir gören, kafir ve gavur olarak damgalayan, kadını yaşamda yok sayan, eşitlik ve demokrasiye inanmayan, insan hak ve hukukunu tanımayan, kendi inancından başka inançları gayrimeşru gören ve o inanç mensuplarını her yol ve yöntemle kendisine benzetmeye çalışan, kendi inancını tek doğru inanç diye dayatan bir inancı asla taklit etmemeliyiz.
Bizlerin başkalarını taklit etmeye, onlara benzemeye çalışmaya ihtiyacı yoktur.
İnancımız Hak inancıdır.
Yolumuz hakikat yoludur.
asırlardır binlerce eren, evliya, aşık-ı sadık bu hakikat yolunu sürmüş ve bu yolu sürerken, bu inanca mensup olmanın gereklerini yerine getirirken her tür bedeli göze almış ve bu kadim inanç için canlarını dahi hiçe saymışlardır. Bütün olumsuzluk ve zorluklara rağmen yine de başkalarını taklit etmemiş her daim değer ve doğrularını sahiplenip yaşama geçirmişlerdir.
İnancımızın özünü kavramada, anlamada ve yaşama aktarmada yetersiz olabiliriz. Çoğu kez temel doğruları dahi bilmiyor olabilir ve inancımızın değerlerini-doğrularını ifade etme noktasında sıkıntı ve zorluk yaşıyor olabiliriz.
Bilinen baskı ve yasaklardan dolayı inancımızı asgari düzeyde bilip uygulamamamız başkalarını taklit etmemiz için bir neden, gerekçe değildir.
Asıl bu durum bizlerin inancını daha da öğrenmek, anlamak, benimsemek, içselleştirmek ve yaşamak geçirmek için kamçılayıcı olmalıdır.
Biz neden inancımızı anlayıp yaşayacağımız yerde bizlerin inancını yasaklayan ve horlayanların inancını taklit edeceğiz ve neden onlara benzemeye çalışacağız ki?
Taklitçilikle bir yere varılmadığı gibi nahoş durumlara da düşebiliriz.
Taklide son verip inancımızı öğrenmeye ve anlamaya çalışmaya ve yaşamaya başlayalım.
O vakit göreceğiz ki hayatımız bütünlüklü olarak daha iyi, güzel, değerli ve anlam dolu olacaktır.
Remzi Kaptan remzi.kaptan@yahoo.com
|