Modern Zamanların Dervişleri
Yeniden yeniden doğarım
Irmak ırmak akarım
Katılırsan sevdama
Senin ile çağlarım
Çok değil, bundan bir kaç asır önce Balkanlardan Mezopotamya ovasına, Hint diyarından Kuzey Afrika çöllerine, Anadolu'nun en ücra bölgelerinden Azerbaycan'a, Horasana ve daha bir çok bölgede dergahlarımız vardı.
Bu dergahlarımızda yolumuz sürdürülüyor, inancımız ve değerlerimiz yola bağlı dervişlere öğretiliyor ve bu güzel dervişler vasıtasıyla toplumumuzun şahsında insanlığa hizmet ediliyordu.
Dergahlarımız bizlerin her türlü manevi (ve bazı noktalarda maddi) ihtiyaçlarını gideren yaşamsal kurumlarımızdı. Annemarie Schimmel'in belirlemesiyle “dergahlarımız miskinlerin tekkeleri gibi değildi. Onlar hayatın içinde, her yönüyle üretici olan kurumlardı”.
Dergahlarımızda ilim irfan, bilgelik, kemalet, hakikat öğretiliyor ve bütün bunlar pratik olarak an be an hayata aktarılıyordu.
Dergahlarımızda kuru bir öğreti yoktu. Dervişlerin her yönü ve boyutuyla gelişmeleri takip ediliyor ve bire bir dervişlerin eksiklikleri tamamlanıp ham ervahlıkları gideriliyordu.
Dervişlik gönüllülük temelinde olduğu için eğitime katılım ve öğrenim süreci tüm zorluklara karşın başarıyla sonuçlanıyordu.
Dergahlara gelen ve bu yola hizmet etmek isteyen dervişler her şeyden önce gönüllü geliyorlar ve kendi iradeleri ile tüm zorluklara karşı geliyorlardı. Dolayısıyla böyle olduğu için yani zoraki ve mecburi bir durum olmadığından ve gönüllülük esas olduğundan dervişlerin dergahlarda verilen eğitimi daha çabuk öğrenmeleri ve yine öğrendiklerini hayata aktarmaları daha noksansız ve tam oluyordu.
Böylece yolumuz sürdürülüyor ve yolumuzun güzellikleri, insanlığa vermek istediği Hak mesajı iletilmeye devam ediyor, toplumlarda daha derin kök salıyordu.
Sonra... Sonrası acı verici ve anlatılması güç bir süreç. Her gün acı bir şekilde yaşadığımız, kahrolduğumuz, bazen öfkeden yumruklarımızı sıkıp incittiğimiz, dişlerimizi kenetleyip kanattığımız bir süreç ve hala devam eden bir süreç... Yani bizler için acı, yenilgi, yalnızlık, öfkeden diş kenetleten bir bitmez süreç.
Bir çok nedenden dolayı örgütlülüğümüz dağıtıldı, dervişler dergahsız kaldı, yol ehli dağ başlarına çekildi, dervişleri umut ve hasretle bekleyen toplumumuz boynu bükük ve mahzunlaştı...
Dergahlarımıza iğrenç yüzlü, şeytan gözlü her tür mendeburlar doldu. Uzaktan ve iç çekerek seyreder olduk dergahlarımızı.
Ya Mehdiyi Sahib-i Zaman dedik, Ya Bozatlı Hızır dedik onlarda bize küstüler.
Her gün biraz daha azaldık.
Menfaatçılar bin gerekçe ile yoldan çıktılar. Sesimizi çıkartamadık.
Her gün biraz daha korktuk, biraz daha ürkekleşti bakışlarımız. Tüm acılar ve yenilgiler adeta ürkek bakışlarımızda somutlaştı.
Korkar olduk her şeyden ve tereddüt eder olduk cümle doğrularımızdan.
Şüpheye düşer olduk değerlerimizden.
Dervişler gelmeyince, yol sürülmeyince, müşkülümüzü anlatacak pirimiz olmayınca daha bir mahzunlaştık, daha bir daraldık.
Dünyanın yarısında varken sadece kuytu köşelerde, dağ başlarında olanlarımız kaldı.
İrtibatımız kesildi, bir birimize yabancılaştık ve bazılarımız yolu terk eyledi.
Bel bağladık nicelerine. Nicelerini adam sandık arkasında yürüdük meğerse kardan bile adam değillermiş. En küçük zorlukta ve en küçük bir kırıntı karşılığı satıldık.
Şimdi hayatın hiç bir alanında elle tutulur, gözle görülür bir varlığımız yok.
Öyle bir ana geldik ki; ya tümden yok olacağız veya yine hak ettiğimiz konumda olacağız.
Artık başka yolu yok.
Bizde, yani bu satırların yazarı da kendisi gibi daha başkaları gibi var olmayı savunan ve asla yok olmayı kabul etmeyenlerden biridir.
O halde hiç kimseden medet beklemeden ve hiç kimseyi suçlamadan, kızmadan elimizden geleni yapmaya kararlıyız.
Modern zamanın dervişleri olmaya kararlıyız.
Sen niye uzak durasın ki?
İnsanlığın yüz akı bir inancımız ve bu Hak inancının şekillendirdiği tertemiz, pırıl pırıl bir tarihimiz var.
Sen, modern zamanların dervişi olabilirsin. Asırlardır iç çekerek, boyun bükerek mahzunlaşmış toplumumuza özlemini ve hasretini çektiği güneşli sabahlar, aydınlık yarınlar sunabilirsin.
O halde katıl sevdamıza çağlayan olup sonsuz okyanuslarla buluşalım.
Remzi Kaptan remzi.kaptan@yahoo.com
|