Kerbela da Açılan Yaralara Kanıyor Daha
Kerbela'dan binlerce kilometre ötede ve ondört asır uzakta, serin bir kış mevsimi başlangıcı akşamında Kerbela Yalnızının yolunu sürmeye, izini takip etmeye çalışanlardan biri olarak acılara ve yenilgilere gark olmuş şekilde Kerbela Yalnızını anıyor, Onu ve onun yolunda gidenlere selam ediyor, ona kastedenlere ve aynı zihniyete sahip olanlara ise lanetler ediyorum.
Aradan asırlar geçmiş, binlerce kilometre uzaklara düşmüşüz, farklı iklim ve farklı kültür ortamındayız. Buna rağmen Kerbela lanetlilerinin hedefi olmaya devam ediyoruz.
Onlar hala hayatımıza yön vermeye, biçimlendirmeye devam ediyorlar. Bu da beraberinde acı, yenilgi, keder getiriyor. Öfkeden kenetlenmiş ve açılmayan yumruk, hırstan dudağı kanatma ve yaralı bilinci daha da onulmaz hale getirmeyi getiriyor.
Değişen bir şey yok aslında.
Ondört asır geçmiş, binlerce kilometre uzaklara savrulmuşuz, adını dahi bilmediğimiz coğrafyalarda yaşayan halklarla kardeş olmuş, dillerini öğrenmişiz; medeniyet gelişmiş insanlık yol almış, teknoloji akıl almaz boyutta... yinede değişen bir şey yok aslında.
Hala ağlamaya devam ediyor Kerbelanın yetim çocukları, anaların figanları, başta Zeynep ana olmak üzere semayı yarmaya devam ediyor.
Değişen bir şey yok.
Hz. Hüseyin'in kesilen başından kan akmaya devam ediyor. Celal Abbas ok yemeye devam ediyor. Ali Asker'in boğazına saplanan ok yerli yerinde duruyor.
Değişen bir şey yok.
Çünkü Yezit ve Emevi anlayışı ve zihniyeti hakimiyetini kurmuş, kurumlaştırmış ve kalıcı hale getirmiş. Görüntüde kimse Yezidin yolundayız demiyor. Ancak söylem fark olsa dahi eylemler yezitçe yapılıyor.
Onun içindir ki çağımızın yol sürenleri bundan öncekiler gibi matem tutmaya devam ediyorlar. Biliyorlar ki değişen coğrafyaların, geçilen asırların, medeniyetin, insanlığın, demokratlığın, mertliğin bu zihniyet açısından bir anlamı, önemi, değeri yok.
Hep böyle sürmeyecek elbette. Mehdi –sahibi zaman- elbette zuhura gelecek, yer yüzü gerçek anlamıyla adaletli olacaktır. Kısa çöp-uzun çöp hesabı yapılacak, ak ile kara bir birinden ayrılacaktır.
Bu inançtır, bu bilinçtir hala bizleri yaşatan.
Bu inanç ve bilinç bizleri yaşatmaya devam edecek. Eğer olmasaydı bu inancımız bunca acı ve yenilgi karşısında ruhumuz bir yana bedenimiz bir an bile dayanmazdı.
Kerbela çölünün Yalnızı gibi başımızı sonsuz gökyüzüne kaldırıp sonsuzluğu ve sınırsızlığı bir kez daha yaşayarak başta içimizdeki yezit olmak üzere cümle yezitlerin üzerine yürüyelim. Görelim bakalım ne olacak.
Remzi Kaptan
remzi.kaptan@yahoo.com
|