Hakikat Yolunda Yürüyenler Asla Yollarından Dönmezler
Zorlu ve kötü bir süreçten geçiyoruz. Baskı ve ötekileştirme zirve noktasına ulaşmıştır. Can ve mal güvenliğimiz kalmamıştır. Din adına her tür gericilik dayatılıyor. Din adına kendisi gibi inanmayan, yaşamayan, düşünmeyen herkes “kafir” ilan edilip katli vacip olarak görülüyor.
Bu olumsuzluklardan en çok hakikat yolunun yolcuları olan Aleviler etkileniyor.
Fakat tüm olumsuzluklara rağmen bizler asla ama asla doğru bildiklerimizden taviz vermeyeceğiz. Bu uğurda değil malımızı, canımızın bile bir anlam ve önemi yok.
Can-baş feda olsun Hak inancına ve hakikat yoluna.
Bizler asla din adına kimseyi öldürmedik ve öldürmeyeceğiz. Fakat inancımız, değerlerimiz ve doğrularımız için ölümden çekinmeyiz. Tarih boyunca tüm yolu sürmüş olan erenlerimiz zerre kadar tereddüt etmemişlerdir bu noktada.
İnancımız Hak inancı yolumuz hakikat yoludur.
Bunun doğruluğuna tüm benliğimizle inanıyoruz. Belki şu an için sayısal olarak azınlıktayız. Devlet ve iktidar manasında çok çok uzak yerlerdeyiz. İnancımız ve değerlerimiz hayatın çokça yerinde görünür değil ve buna mukabil karşıtlarımız kendilerini hayatın her alanında muazzam bir şekilde örgütlemişler ve inançlarının “doğruluğunu” tüm yol ve yöntemle toplumlara kabul ettirmeye çalışıyorlar –ki bunda epey de başarılılar-.
Lakin tüm bunlara karşın yani iktidar olmaya, eğitim ve öğretimde olmaya, çoğunluk olmaya, devletin her mevkisinde egemen olmaya karşın yinede bazı din, inanç ve öğretilerin geleceği yoktur.
Evet, bu konuda oldukça iddialıyız. Bu inançlar ne kadar egemen olurlarsa olsunlar, hayatın tüm alanlarını kuşatırlarsa kuşatsınlar yinede gelecekleri yoktur.
Çünkü; din adına insan öldürmenin, kendisi gibi inanmayan, düşünmeyen, giyinmeyen herkesi düşman görmenin, katliam fermanları vermenin bir geleceği olamaz.
Çünkü; din adına kadını hayatın her alanında geri bırakmanın, kadını cinsel bir obje olarak görmenin, kadını din ambalajıyla erkek egemenliğinin altına almanın bir geleceği olamaz.
Çünkü; dini ve inancı sevgi, saygı ve hoşgörü temelli değilde korku esaslı olarak anlayıp uygulamanın geleceği yoktur.
Çünkü; kendisinin, yalnızca kendisinin inandığı inancı yegane tek doğru inanç ve Yegane Hakka giden tek doğru yol görmenin geleceği olamaz.
Yobazlığın, din adına zulüm ve sömürünün, baskı ve ötekileştirmenin, talan ve katliamların geleceği olamaz.
Tüm dünyada bu anlayışlar iktidar olsa bile, her kurumu ve makamı bu anlayıştakiler doldursa bile yine geleceği yok bunların.
İnsan aklına, duygusuna, bilincine hakaret olur bunlara gelecek tanımak.
Tüm bu nedenlerden dolayı bizler azınlık olmamıza bakıp, hayatın çok alanında mevki ve makamlardan yoksun olmamıza bakıp asla inancımızın değerlerinden ve yolumuzun doğruluğundan şüpheye düşmeyelim.
İnancımızda sevgi ve barış ilk başta insanın kendisi ile, sonra çevresi ile, doğayla ve cümle varlıkla olması gerekendir. Sevgi ve barışın olmadığı bir yaşam yaşanmış bir yaşam değildir ve inancımızın özüne terstir.
Sevgiyi, farklılıklara saygıyı ve değeri vermek inancımızın esasıdır.
Hiç bir varlığı cinsiyetinden, dilinden, ırkından, renginden dolayı dışlamamak, onu kimliği ile kabul etmek ve saygı duymak esas olandır inancımızda.
Bu inanç elbette tüm insanlığa hitap ediyor ve elbette ki böylesi bir inancın geleceği vardır.
Evet, bizler Hak inancına mensup hakikat yolunun yolcuları olarak asla inancımızdan dönmeyiz.
Biliyoruz ki doğru yoldayız.
Yolumuzda kin, öfke, nefret, ayrımcılık ve ötekileştirme yok. O halde bu yolda karşımıza çıkan zorluklara sabır göstereceğiz ve hayatın her alanında tüm yobazlıklara ve yozluklara karşın değerlerimizle bütünleşip doğrularımızı, inancımızı yaşayacağız. Böyle yaptığımız sürece hiç bir yobazlık ve sapkınlık üzerimizde egemenlik kuramaz.
Remzi Kaptan
|