Alevilikte Ölünün Gömülmesi
Topraktan gelip toprağa dönmek
Her inancın ölüme yaklaşımı farklıdır. Bu farklılık ölüm ritüelinde ve ölen bedene karşı son görev içinde geçerlidir.
Bu noktadan hareketle Alevilik inancının ve geleneğinin ölen bedene karşı son görevleri hakkında biraz açıklama yapmak gerekiyor.
Toplumlar arasındaki kültürel yakınlaşmanın iletişim teknolojileri yoluyla daha da belirgin hale gelmesi ve bir takım kanallar vasıtasıyla başka inançların ölen beden ile ilgi ritüellerinin “popüler” hale gelmesi sonucu Alevilerde de genel anlayışın dışında bazı yaklaşımlar ortaya çıkıyor. Örneğin inancımızda ve geleneğimizde olmayan ölenin yakılması gibi.
Daha çok Orta Asya ve Uzak Doğu inançlarının esaslarından olan ölenin yakılması geleneği bizlerin inancı olan Alevilikte yoktur. Bunun altını önemle çizelim.
Bizlerin inancına göre bedenimiz topraktan meydana gelmiştir ve toprağa geri dönmesi esastır. Dolayısıyla bedenin yakılması ve küllerinin nehirlere, denizlere savrulması veya ölen (Hakka yürümüş olan) canın yakınları tarafından küllerin saklanması yoktur. Yine geleneğimizde Zerdüşt inancında olduğu gibi ölen bedenin açıkta bırakılması yoktur (Zerdüşt inancında ölen kişinin bedeni onların kutsal mekanlarında açıkta bırakılır ve böylece Akbabalar gelip o bedeni yerler. Bedenin yenilip çürümesinden sonra kemikler saklanır. Yine Hinduizmde beden yakılır ve külleri inançlarına göre kutsal olan Ganj nehrine serpiştirilir).
Bizlerin inancında bu tür bir inanış ve gelenek yoktur. Bizlerin inancında esas olan asıl mayası topraktan olan bedenin toprağa geri dönmesi, gelmiş olduğu toprakla tekrar bütünleşmesidir. Değerli ozanımız Aşık Veysel'inde söylediği gibi “asıl sadık yar topraktır”.
Remzi Kaptan
|