İbrahim Edhem
Belh şehrinde doğan İbrahim Edhem'in doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Hakka yürüyüş tarih ise yine kesin olarak bilinmemekle beraber yaygın kanıya göre 778 veya 779 yılındadır.
İbrahim Edhem için bir çok sayıda menkıbe ve eğitici söylenceler vardır. Bu menkıbeler ve söylenceler daha çok bilinmekle beraber İbrahim Edhem'in, bilinmesi gereken önemli bir özelliği de ilmi çalışmaları ve Ehlibeyte bağlılığıdır. İbrahim Edhem, sadece ibadetle uğraşmamış başta inanç olmak üzere bir çok diğer konu hakkında sohbetlerde bulunmuş, çalışmalar yapmıştır.
İbrahim Edhem'in hayatı, bir çok yönüyle incelenmeye, üzerinde durulmaya ve anlaşılmaya değer bir yaşamdır. İbrahim Edhem'in hayatı bütünlüklü olarak öğretici, ders çıkartıcı bir hayattır.
Sadece Alevi topluluklar için değil, aynı zamanda bazı Sünni ekoller arasında da kabul gören İbrahim Edhem'in en önemli özelliklerinden birisi, dünya malını elinin tersi ile itmesi ve Hak yolu için saltanatından vazgeçip hayatın sırrına vakıf olma çabasıdır. Bir noktada kralken ve o günün şartlarında herkesin imrendiği, yerinde olmak için can attığı tahtını tacını terk edip gerçeği aramaya çıkmış olması, bu noktada bir lokma bir hırka felsefesiyle gerçeği ararken yaşamını kendi alın teri ile kazandıklarıyla idame ettirmesi ve bundan her şart altında taviz vermemesi; geçmiş çağlarda ve günümüzde olduğu gibi gelecek çağlarda da önemli bir derstir anlamak isteyen insanoğlu için.
Sünni ekoller arasında da kabul gören İbrahim Edhem, ne yazık ki bu çevrelerce tek yönlü olarak kabul ediliyor. Sadece tasavvuf boyutuyla İbrahim Edhem'i algılamak, eksiliktir. İbrahim Edhem büyük bir mutasavvıf olmakla beraber aynı zamanda büyük bir Ehlibeyt sevdalısı, dostu, taraftarıdır. Sünni ekoller bu gerçekliği ne yazık ki görmezden geliyorlar. Bazı Şii kaynaklar, İbrahim Edhem'in tacını tahtını bırakıp mücadeleye girişmesini Emevi iktidarının zulmüne bir başkaldırı olarak gösteriyorlar. Haksızlığın alabildiğine çoğaldığı Emevi iktidarında, Ehlibeyt bendelerinin ve diğer yoksul, dışlanan kesimlerinde büyük acılar yaşadığı bir zamanda, İbrahim Edhem gibi soylu kişiliklerin kendi dar dünyalarında kalmalarını beklemek, akla pek yakın gelmiyor. Her ne kadar destansı şekilde ve tasavvufi ağırlıklı olarak bir İbrahim Edhem bilgisi varsa da, sınırlı kaynaklar gerçek hikayenin çok daha farklı olduğunun ip uçlarını veriyor.
İbrahim Edhem, bir çok şehir dolaşmış, zamanın çok önemli bilgelerinden dersler almış, onların sohbetlerinden bulunmuş, ayrıca bir çok kişiye hayatın gerçeklerini, hayatın anlamını, insanın nasıl anlamlı ve mutlu bir hayatın sahibi olabileceğine dair, nasıl gerçeğe ulaşabileceğine dair bilgiler, eğitimler vermiştir.
İbrahim Edhem ile ilgili anlatılan menkıbelerde, İbrahim Edhem'in gerçeği arayış mücadelesi kısaca söyle anlatılmaktadır: İbrahim Edhem tahtının üzerinde uykuya daldığı bir gece rüyasında tavanın sallandığını hisseder. Orada kimin bulunduğunu sorunca, “tanıdık biriyim, devemi kaybettim, onu arıyorum” cevabının alır. İbrahim Edhem, damda deve aramanın şaşkınlık olduğunu söyleyince sesin sahibi ona, Allah’ı altın taht üzerinde ve atlas elbise içinde aramanın damda deve aramaktan daha büyük bir şaşkınlık olduğunu hatırlatır. Bunun üzerine İbrahim Edhem düşünceye dalar. Olaydan birkaç gün sonra devlet ileri gelenlerinin bulunduğu şölende bir adam korkusuzca muhafızları geçerek İbrahim Edhem’in karşısına dikilir. İbrahim Edhem ne istediğini sorunca adam şölenin verildiği handa kalmak istediğini belirtir. İbrahim Edhem, buranın han değil kendisine ait bir saray olduğunu ve her önüne gelenin burada kalmayacağını söyler. Adam, sarayın daha önce kimlerin olduğunu ve onların şimdi nerede bulunduğunu sorar; İbrahim Edhem de önceki sahiplerinin öldüğünü belirtir. Adam, “bu ne biçim saraydır ki bir gelmede, biri gitmede” der ve oradan uzaklaşır. Bundan çok etkilenen İbrahim Edhem onun peşine düşer; kendisiyle konuşmak istediğini belirterek kim olduğunu sorunca “Hızır” cevabını alır. Ertesi gün ava çıkan İbrahim Edhem atının üzerinde iken “uyan” diye bir ses duyar. Üç defa tekrarlanan bu sese aldırış etmeyince aynı ses, “başkaları seni uyandırmadan önce kendin uyan“ cümlesiyle yankılanır. Ayrıca İbrahim Edhem’in o esnada karşısına çıkan bir ceylan dile gelerek, ‘ben avlamak için gönderildim; senin beni avlaman için değil. Bir biçareye ok atıp avlamak için mi yaratıldın? Bundan başka işin yok mu?” der. Ardından aynı sözleri kendi içinden de işiten İbrahim Edhem ruhi bir değişime uğrar ve gerçeği aramaya koyulur.
Remzi KAPTAN
Remzi.kaptan@yahoo.com
|