atag logo1

Alevi Toplumu-Alevitische Gemeinde

ATAG e. V.

Tauben Str. 20,  70199 Stuttgart

email: alevitentum@yahoo.de   tel: 0173 780 56 17

Home/ Ana Sayfa

Kontakt

Spende/ Bağış

Remzi Kaptan

Sorularla Alevilik

Çocuklarımıza Aleviliği Nasıl Öğretebliriz?

Cem

Alevi Duaları- Gülbank

Die Alevitische Lehre

Alevi Teaching

Het Alevitisch Geloof

Ensenanzas del Alevismo

Doutrina Alevi

La Dottrina Alevi

Kitap/Bücher

Bütün Yozlara ve Yobazlara Rağmen Alevi Kalmak

 

Remzi Kaptan

remzi.kaptan@yahoo.com

 

 

Yas-ı matem ayı Muharrem gelmişti.

Kerbela’da yaşananlar dün olmuş gibi yakındı.

Ama

ama her devirde olduğu gibi; devrin cahilleri,

gafilleri

vurdumduymazları

insan suretine bürünmüş olan mahlûkatları,

Kerbela’yı yok sayıyorlardı.

Kerbela’da şahlar Şahı İmam Hüseyin’in ve diğer

imamların yoluna bağlılığın sembolü olan on iki günlük

orucu tuttuğu için alaya alınıyordu yol sürenler.

Bu yolu sürenlerden biri de Suna’ydı.

Suna bir yüksek okula gidiyordu.

Yola bağlıydı.

Her fırsatta duasını eder

Ehlibeyt’e ve Hak Erenler’e bağlılığını

Hakka teslimiyetini yenilerdi.

Suna, inançta netleşmiş

yolun edep erkânını kavramış

yola hizmet konusunda kararlıydı.

Ama dedik ya, her devrin Yezitleri

Mervanları

Mülcemleri

Hınzırları vardı.

Suna’nın etrafında bunlardan yığınla vardı.

Suna çok bocalamıştı karar aşamasında.

Ya bu çevreyle irtibatını sürdürüp doğrularını

savunacak

Ya da kendi içine kapanıp sadece derslerine yoğunlaşacaktı.

Suna hem derslerine yoğunlaşmaya,

hem de

yozlarla, yobazlarla

her türlü fikri

zikri

ilmi

edebi

kültürel

yaşamsal konularda mücadele edecekti.

Köken olarak kendisiyle aynı olanların tamamına

yakını yozlaşmıştı.

Yoz yaşamın çamurunda debelenip duruyorlar ama

onlar harikulâde dans figürleri yaptıklarını düşünüyorlardı.

Bataklık çekici olduğundan, taraftarları günden güne çoğalıyorlardı.

Bataklığın pisliğinde yok olup gidiyorlardı.

Ne acıdır ki,

yok oluşlarının farkına,

yok oluşa yakın,

artık geriye dönüşün mümkün olmadığı bir zamanda varıyorlardı.

O zaman da iş işten geçmiş oluyordu.

Yobazlar ise savunduklarının aksini pratikte uyguluyorlardı.

Söylemlerinde, kardeşliği esas aldıklarını söylerken, pratikte

düşmanlığı,

söylemde yeniliği, pratikte geriliği

söylemde farklı inanca saygı derlerken, pratikte katledilmeleri

için fetva veriyorlardı.

Yobaz, köhnemiş gelenekleri inanç diye yutturmaya kalkışıyordu.

Kendi doğrusundan başka doğru tanımıyordu.

Yığınla çelişki olmasına karşın "bu doğrudur" diyordu.

İşte böylesi yozlarla, yobazlarla dolu okulda bir onur mücadelesi veriyordu Suna.

Yas-ı matem ayı Muharrem olduğunu bildiklerinden Suna ile akılları sıra alay etmeye çalışıyorlardı.

Okulun kantininde hem yoz grup, hem de yobaz grup Suna’nın başına toplanmış Suna’yı soru yağmuruna  tutuyorlardı.

İlginçtir,

yozlar ile yobazlar görünüşte zıt fikirdeler

ama özde aynılar.

Her iki grupta Suna’yla dolayısıyla inancıyla alay etmeye çalışıyordu.

Her iki grubunda kullandıkları argümanlar aynıydı.

Nasıl olur demeyin.

Oluyor.

Biri Allahsızlığı bayrak edinmiş.

Diğeri ‘Allah adına kendini yetkili görüp’ insan ölüdürecek kadar kendisini “Allahçı“  gösteriyor.

Ama Suna’ya

Suna’nın şahsında Ehlibeyt’e ve Ehlibeyt taraftarlarına saldırı konusunda ikisi bir oluyor.

Sentez olamayacak kadar zıt olan bu anti’ler Suna’ya saldırıda birleşiyordu.

İlginç.

Ama,

ama onlar saldırdıkça Suna sakinleşip Ehlibeyt’in savunmasını yapıyordu.

Tıpkı Hüsniye

Hz. Zeynep

Hüseyin

Pir Sultan

Babailer gibi...

Suna sorulan en mantık dışı, ahmak soruları dahi onların tezlerini çürütecek şekilde cevaplıyordu.

Sorulan en ahlâk dışı iftiraları onlara Hüseyince bir tavırla iade ediyordu.

Böyle tartışmalar çok olmuştu.

Aslında bunlar düzeyli tartışmalar olmayıp, düzeysiz  saldırılardı.

Suna her defasında saldırıları püskürtüp mevzisini sağlama alıyordu.

Suna her saldırı sonucu yenilmek,

pes etmek bir yana dursun daha da güçleniyordu.

Bilinç düzeyi yükseliyor,

hedefleri netleşiyor,

kararlılığı keskinleşiyor,

ufku genişliyordu.

Akşam olup Suna eve varınca ailesinin onu sofra başında beklediğini gördü.

Babası duayı edip bütün aile ilk orucunu/iftarını açacaktı.

Baba bütün samimiyeti

İçtenliği 

teslimiyeti

inanmışlığı ile duasına başladı.

Bismillahirahmanirahim

ey yüce Allahım

bize bu Muharrem orucunu

Kerbela matemini tutmayı nasip ettiğin için sana hamdı

senalar olsun.

Peygamberine salât ve selam olsun.

Kerbela şehitlerinin ruhları ilahi nurun ile şad olsun.

Yezide ve soyuna lânet olsun.

Bütün şehitlerin

erenlerin

evliyaların yüzü suyu hürmetine,

tuttuğumuz oruçları,

yaptığımız ibadetleri

Dergahı izzetinle kabul eyle.

Selamullah Ya Hüseyin!

Selamullah Ya Hüseyin!

Selamullah Ya Kerbela’da susuz şehit düşen Şühedalar!

Bismişah Allah Allah diyelim,

Hak lokması yiyelim.

Gerçeğe Hü!

 

 

 


Statistiken

 

Anrede:
Ihr Vorname:
Ihr Name:
Telefon-Nummer:
eMail:
Grund Ihrer Nachricht: Ich habe eine Frage
Ich habe einen Vorschlag für Ihre Seiten
Ich habe eine Kritik anzubringen
Text:

 

Kopieren nur mit Quellenangabe/Kaynak gösterilmeden kullanilamaz!