İnandığımız Allah
Remzi KAPTAN remzi.kaptan@yahoo.com
Bizlerin hayattaki bütün çabası, çalışması, hedefi anlamına uygun bir yaşamın sahibi olmak içindir. Yüce yaratıcının sonsuz güzellikler bütünü olarak bizlere şunmuş olduğu bu yaşamı, bu güzelliklere uygun şekilde yaşamaktır.
Yaşam; sevgi üzerine şekillenmiştir, sevgiden zuhur etmiştir. Sevgi, bizleri anlamaya, anlamına uygun bir yaşama götüren anahtar niteliğindedir.
Sevgiden dolayı oluşmuş olan yaşam ne yazık ki çoğunlukla adeta oluşum gerekçesine zıt bir şekilde yaşanılıyor/yaşatılıyor.
Neden bu böyle?
Bunun birden fazla nedeni var. Konumuz “neden insanlar sevgiden oluşmuş yaşamı özüne aykırı bir şekilde yaşıyorlar?” değil.
Asıl konumuz inandığımız Allah'ın esas itibariyle başlı başına sevgi olduğudur.
Bizlerin inandığı, bağlandığı, tabii olduğu, layık olmaya çalıştığı Yaratıcının, insan aklının alamayacağı kadar sonsuz ve sınırsız bir sevgisi ve merhameti vardır.
Merhameti, af ediciliği, yüceliği, sevgisi insani kriterlerle kıyaslanmayacak kadar büyük, sonsuz ve sınırsızdır.
Bu noktada insan aklının bu sevgiyi açıklamaya gücü yetmez.
Gücü ancak onun kavranmayacak kadar sonsuzlukta, sınırsızlıkta olduğunu açıklamaya yeter.
Eğer insanda bu sevgi oluşmuşsa cennetin, cehennemin bir anlamı kalmıyor. Yunus Emre'nin de belirttiği gibi;
Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver sen onu
Bana seni gerek seni.
Bizlerin inandığı Allah, savaşı kullarına telkin eden, korkutucu, cezalandırıcı bir Allah değildir.
Bizlerin inandığı Allah, dili, cinsiyeti, rengi, dini, kavmi farklı diye insanları ayırt edip sırf bu özelliklerinden dolayı bazı insanları cezalandıran ve ya mükafatlandıran bir Allah değildir.
Bizlerin inandığı Allah, insanların kendisi için savaşıp kavga etmelerini isteyen bir Allah değildir.
Bizlerin inandığı Allah, merhameti/sevgisi/şefkati sonsuz ve de sınırsız olandır.
Bizlerin inandığı Allah, doğuştan gelen bir özellik olan kavim, irk, dil, cinsiyet gibi nedenlerden dolayı insanlar arasında ayrım yapmayandır. Adaleti gerçek adalet olandır.
Cehennemden korktuğumuz için Allah'a inanmıyoruz. Cenneti hedeflediğimiz için, cennete çok gitmek istediğimiz içinde Allah'a inanıp ibadet etmiyoruz.
Bunlar bizlerin inanması ve ibadet etmesi için basit gerekçeleridir.
Bizlerin inanması ve ibadet etmesi cennet sevgisi, cehennem korkusu için değildir. Şükürden, yaşamın –var olmanın- güzelliğinden dolayıdır.
Allah sevgisi, Allah'ın sonsuz güzellikleri karşısında şükürdür inanmak ve ibadet.
Başlı başına var olmak, yaşıyor olmak, nefes alıp vermeyi bile soylu bir olay olarak algılamak bile yeterlidir inanç ve ibadet için.
|