Alevilik İslam İçimidir Dışı mıdır Tartışması Bir Tuzaktır
Toplumumuzu hayatın her alanında elemine etmek, kendilerine hizmet eder hale getirmek isteyenler tarafından ortaya atılmış olan ve ne yazık ki bizlerden bazılarınında -oynanan oyunun farkında olmadan- olaya dahil olmasıyla iyice toplumumuzda gündemleşen Alevilik İslam içimidir, İslam dışı mıdır tartışması Alevilere yönelik büyük bir tuzaktır. Bu tartışmayı toplumumuzda gündemleştirenler amaçlarına önemli ölçüde ulaştılar.
Biz Alevilerin tarihten günümüze miras kalmış yığınla sorunu var. En başta inancımız hala anayasal güvence altında değil. İbadet yerlerimiz olan cemevelerimiz resmi olarak ibadethane statüsünde değiller. Egemen inanç mensupları hayatın her alanında bizi kıskaca almış durumda ve her tür yöntemi kullanarak bizleri asimle etmeye devam ediyorlar. Yasaklı ve baskı altında olduğumuz için erkanımızı gerektiği gibi icra edip uygulamayoruz.
Baskı ve yasaklardan dolayı, egemen inanç mensuplarının inançlarını tek ve doğru inanç diye dayatmalarından dolayı daha yığınla sorunlarımız var. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi birde kendi içimizde bizleri daha da ayrıştıran, birliğe giden yolumuzu tıkayan ve gündemimizin değil ilk sırasında, sıralamada bile bulunmaması gereken bu tartışmadan dolayı ayrışıyoruz.
Başta inanç önderlerimiz olan dedelerimizin soylu çabaları ve bu yola aşık, bin bir zorluğa ve güçlüğe karşın bu yolun yaşaması için her tür fedakarlığı yapan yol aşıklarının çalışmasıyla oluşmuş olan birlikteliğimizde bu tartışmalardan dolayı zarar görüyor.
Burada oturup düşünmemiz gerekiyor. Aleviler olarak bu tartışmalardan zarar görüyorsak, peki bundan kazançlı çıkan kimdir?
Yola hizmet eden, bu yolun değerlerine az çok ilgi duyan iki insan yan yana geldiğinde bir birlerine yönelttikleri ilk soru şu oluyor: “sen Aleviliği İslam içimi görüyorsun yoksa İslam dışımı görüyorsun?” Ondan sonra başlıyor tartışmalar. Karşısındakinin görüşünü çürütmek için ortaya atılan tutarsız tezler, bir tanesi doğru dokuz tanesi yanlış bilgiler ve bunların sonucunda birlik olamamak, güç olamamak.
Öyle bir hale geldik ki, ön yargılarımız öyle derinleşti ki artık bir birimize tahammülümüz bile kalmadı. Alevi hoşgörüsünden, Alevi saygı ve edebinden eser kalmadı. En karşıtlarımıza dahi göstermiş olduğumuz saygıyı kendi insansımızdan esirger olduk. Böyle olmamız kimin işine yarıyor peki?
Aleviliği İslam içi görenleri otomatik olarak Türk-İslam sentezcilerinin kucağına attığımızın farkında mıyız acaba?
Aleviliği İslam dışı görenleri Yehova Şahitlerinin, ateistlerin, Hırıstiyanların ve çeşitli ideolojik yapıların kucağına attığımızın farkında mıyız acaba?
Böyle yapmakla biz Aleviler sonuçta ne kazanmış olduk?
Birlik mi olduk, sorunlarımızı mı çözdük, daha bir gelişip erkanımızın tüm toplumumuzca bilinmesini mi sağladık, inancımızın insanlıkla buluşmasını mı sağladık? Hayır. Hiç birini yapmadık. Yapmadığımız gibi inancımız hala yasaklı, hala temel noktalarda dahi haklarımızı almış değiliz.
Biz böyle bir birimiz ile uğraşırken peki karşıtlarımız ne yaptı? Onlar elbette boş durmadı. Hayatın her alanını doldurdular. Onlara belkide yüzlerce yıl yetecek kadar alt yapı inşaa ettiler. Tüm kurum ve kuruluşlarda tamamen kökleştiler. Demek ki burada durup bir değil, bin kez düşünmemiz gerekiyor. Bizler bir birimizle uğraşırken, bizlere zerre kadar dahi yararı olmayan ve aslında gerçekliğimizle hiç uyuşmayan tartışmalarla zamanımızı ve enerjimizi harcarken karşıtlarımız daha bir gelişip kök salmış durumdalar.
Alevilik İslam içimidir, İslam dışı mıdır tartışması bir tuzak ise bu tartışmaya nasıl yaklaşmalı ve nasıl bir tutum almalıyız?
Aleviliği İslam içi görende görmeyende cemi inkar ediyor mu? Muharrem orucunu, Hızır'ı, musahipliği, aşureyi, semahı, Hak Muhammed Ali'yi, Ehlibeyti, 12 imamları, Kerbela'yı, Pir Sultan'ı, Hacı Bektaş Veli'yi, 4 kapı 40 makamı ve daha benzer değer ve doğruları inkar ediyor mu? Etmiyor.
(Edenin Alevilikle bağı zaten tartışmalıdır.)
Aleviliği İslam içi görende görmeyende bu yukarıda sayılan ve sayılmayan temel noktaları inkar etmiyor. Aleviliği Alevilik yapanda zaten bu değerler ve doğrular değil mi? Öyledir. O Halde bu tartışmaların ne kadar bilinçli bir şekilde, toplumumuzun enerjisinin farklı kanalize olması için ortaya atıldığı bir kez daha açık şekilde ortaya çıkmış oluyor.
Bize göre İslamiyet eşittir Sünnilik değildir. Sünniliğin algısı ve uygulaması eğer İslamiyet ise bizlerin onlarla bir ilgisi yok. Oysa biliyoruz ki tek başına Sünnilik eşittir İslamiyet değildir. Sünniliğin kendisini tek başına İslamiyet olarak kabul ettirmiş olması bu gerçeği değiştirmiyor.
Alevilik, Sünnilikten ayrı ve farklı bir İslam inancıdır bize göre. İslamdan anladığımızda kelime olarak da bilindiği gibi barıştır, Hakka teslimiyettir, Nübüvveti ve Velayeti aynı nurun yansıması olarak görmektir. Hakkın ademde, insan-ı kamilde tecelli etmesidir. İnsanın ham ervahlıktan çıkıp kemalet mertebesine ulaşarak insan-ı kamil olmasıdır. Rıza şehrini hedefleyerek cümle toplumun kemalet mertebesine ulaştırılmasıdır. Bizlerin inandığı ve uyguladığı İslam böyledir. Sünnilerin veya başkalarının bunu kabul edip etmemesi bizleri o kadar da ilgilendirmiyor. Zaten onlardan farkımızı ortaya koymuş ve kendimize Alevi demişiz.
Kimse Sünniliğin uygulamalarını bize İslam diye dayatamaz. Adı üzerinde Sünnilik. Sünniliğin, Sünnilik yerine İslam diye toptancı bir şekilde Sünniliğin kurallarını İslam diye ortaya koyması, bizlerin onları kabul etmesi anlamına gelmiyor.
Aleviliği Sünnilikten farklı bir İslam inancı olarak görmemiz, bizleri Türk-İslam sentezci yapmıyor. Emek düşmanı, halkların kardeşliğine karşıt ırkçı yapmıyor. Aksine, emekten yana, halkların kardeşliğinden yana, ırkçılığa karşı, tekçiliğe karşı yapıyor. Yolumuzun kuralları bunu emreder zaten.
Türk ve Kürt halklarının kardeşliğini savunmak, inkar edileni sahiplenip savunmak için Aleviliği İslam dışı görmek gerekmiyor. Alevilik hiç bir ırkın tekelinde değildir. Siyasal olarak Türk-İslam sentezi denilen anlayış ile bizlerin bir bağlantısı olamaz. Diğer taraftan Aleviliği götürüp başka başka yerlere bağlamak, ideolojik yapıların arka bahçesi haline getirmek de kabul edilemez.
Aleviliği Sünnilikten ve Şiilikten ayrı bir İslam inancı olarak görenler otomatik olarak Türk-İslam sentezci değillerdir. Aleviliğin inanç vurgusunu esas alanlar diğer boyutları inkar etmiyorlar. Yine emek, halkların kardeşliği, eşitlik gibi insani değerleri ön plana alanların Aleviliğin inanç boyutunu inkar etmeleri, yok saymaları ve inanan, yola bağlı, cem ve benzer ibadet kurallarına dikkat çekenleri, bunu yaşayıp yaşatanları gericilikle yaftalamaları gerekmiyor.
Sözün özü: Alevilik bir inançtır. Öyle dün oluşmuş, basit, tarihsel ve en önemlisi de inançsal temeli olmayan bir inanç değildir. Aksine, asırların süzgecinden geçmiş ve insanlığa önemli katkılar sunmuş olan ve çabalarımızla daha da sunacak olan bir inançtır. Aleviliğin inanç boyutunu yok saymak, inkar etmek ve sadece bir takım sosyal ve insancıl (hümanist) yönleri ile yorumlamak yanlıştır. Yine salt ibadet ve formel kurallarla sınırlamak da doğru değil. Bütüncülüklü bir yaklaşımla ele alırsak aslında bu ve benzer tartışmaları kendiliğinden işlevsiz kılmış olacağız.
Elbette ki tartışmalar olacaktır. Çeşitli tezler ve görüşler aykırıda olsa tartışılacaktır. Buna kimsenin bir şey diyeceği yok. Ancak temel değerlerin yerinde oynatılması ve bunun bilinçli bir şekilde yapılması kabul edilemez. Bu tartışmada ortaya çıkanda bu oluyor. Bizler bu tartışmalarla enerji harcarken, bu tartışmayı gündemleştirenler ellerini ovuşturup kıs kıs gülüyorlar.
Yaklaşımımız oldukça nettir. Aleviliği bir yerlere bağlayıp etiketlemek ve kafamızdaki bu etikete göre değerlendirmek yerine var olan ve yürüyen erkanımıza bakarak Aleviliğin ne olduğu, nerenin içi veya dışı olduğu açıkça anlaşılır.
Not: Bu yazı Remzi Kaptan'ın yaptığı bir sohbetten özetlenmiştir.
|