Aleviliğe İnanmak Gericilik midir?
Aleviliğe inanmak, Alevi inancının ibadetlerini elden geldiğince, şartlar elverdiğince uygulamak, Alevilik değerlerinin yer yüzünden yok olmaması için çalışıp çaba göstermek, örgütlenmek, cemevlerinde, derneklerde hizmet etmek, Aleviliği çocuklara öğretmek gericilik midir?
Değildir.
Ama bazı çok bilmiş ukala tiplere göre, ideolojik saplantılara takılıp kalmış olan, yaşam, evren, insan gerçekliğinden uzak ve inanca dair temel bilgilerden yoksun olduğu halde yoksunluklarını bile bilmeyecek kadar kof şişkin egoya sahip tiplere göre Aleviliğe inanmak ve bu inanmanın gereğini asgari düzeyde yerine getirmek gericiliktir.
İnanmamak otomatik olarak ilericilik değildir. Herkes inanmak zorunda değildir. Kişi kendi özgür iradesi ile inanıp inanmayacağını seçebilir ve bu doğrultuda yaşamına yön verebilir. Hatta bu seçiminin haklılığını başkalarını incitmeden, kırmadan ve hakaret etmeden de istediği şekilde ve özgürlükte dile getirebilir, savunabilir. Ancak bu durumda bile Aleviliğe inanmayı cahillikle, gericilikle açıklamak kabul edilemezdir. Yine her inanmayanı otomatik olarak gelişmiş, kendini aşmış, bilgi ve kültür noktasında, yaşam biçimi manasında en üst boyuta varmış ve inanan Alevinin –her anlamda- fersah fersah ilerisinde bir konuma koymak da yaşam gerçekliğine ters bir durumdur.
Ne yazık ki bazı kimseler Aleviliğe inanmayı cahillikle, gericilikle, yetmez ve eksiklikle, kendini aşamamakla, kültürsüzlükle açıklıyor ve bu açıklamanın neticesinde Alevi inancına, ibadetlerine, değerlerine saldırıp bu ibadetleri uygulayan Alevileri küçümsüyor, bir noktada hakaret ediyorlar. Kendileri de bu durumda ilerici, kendilerini aşmış, yaşamın sırrını çözmüş kimseler oluyor.
Bu belirlemelerin doğru olmadığı gün gibi açıktır.
Bu kimselere ne söylesek boş. Çünkü onlar “kendilerini aşmış, her şeyin ayırdın da ve bilincinde, yaşamı fethetmiş, bilgi ve kültür olarak en üst seviyeye ulaşmış kimselerdir?!”. Öyle olmadığı halde onlar en azından kendileri öyle görüyorlar. Gördükleri içinde biz “zavallı Alevilere” acıyor, bizleri cem ibadeti yaptığımız için, Muharrem orucu, Hızır orucu tuttuğumuz için, Ehlibeyte ve onların şahsında temsil olunan değerlere inandığımız için, bir yaratana inandığımız için bizleri geri, cahil ve zavallı görüyorlar.
Bu tipler yaşamın gerçekliğinden kopuk oldukları halde kendilerini çok akıllı, bilgili ve hatta aydın sanan tiplerdir. Yer yüzünde var olan hiç bir şeyi doğru bulmaz ve değerli görmezler. Her zaman ve şart altında mutlaka bir eleştirileri vardır.
Kendileri zerre kadar bir üretimin, yaratımın sahibi olmadıkları halde emek verilerek, mücadele edilerek ortaya çıkan değerleri de beğenmez, her fırsat ve imkanda bu üretimlere abuk subuk teorilerle, yaşam gerçekliğinde karşılığı olmayan teorilerle saldırırlar.
Kendi bireysel yaşamlarındaki korkunç tutarsızlıklara ve başarısızlıklarına aldırış etmeksizin, bin bir emekle bu günlere getirmiş olduğumuz ve şimdide yaşatmak için canhıraş bir çaba harcadığımız inancımız Aleviliğe inanmayı da gericilik olarak nitelendiriyorlar.
Bu tip kişilerin sözlerininde, eylemlerininde hayatta ve toplumda bir karşılığı yok. Böyle olmasına rağmen yinede bunlara cevap vermek zorunlu ve gereklidir. İki nedenden ötürü öyledir. Birincisi sinek küçüktür ama mide bulandırır, ikincisi ise bu tür kişilerin sözlerini Aleviliğe ve Alevilere karşı kullanmaktan çekinmeyen Alevi karşıtlarının çabalarını boşa çıkarmak için gereklidir.
Tekrar edelim: Aleviliğe inanmak ve bunun sonucunda gerekenleri yerine getirmek gericilik değildir. Bilakis, Aleviliğe inanmak ve inancın gereklerini yerine getirmek öyle her babayiğidin yapacağı bir şey olmadığından, bedel ve sağlam bir ikrar gerektirdiğinden, tarih ve toplum bilinci gerektirdiğinden, Hak ve hakikatin sırrına ulaşma arzusu taşıdığından dolayı ilericiliktir.
Kof düşünceli ve korkak olanların, egemenlerin her türlü saldırısıyla geriye püskürtülmüş olanların, üç günlük dünyevi başarılar için değer ve doğrularını satanların, moda olan düşüncelerin, ideolojilerin, inançların etkisinde kalanların inanmayacağı bir inançtır Alevilik.
Alevilik öyle bu tiplerin sandığı gibi dün oluşmuş, temel itikat ve ibadetleri tarihsel şartlar neticesinde şekillenmiş ve günümüzde geçerliliği olmayan bir inanç değildir.
Aleviliğin tarihi sembolik olarak ilk insanla başlar, insanlaşmaya başlar. Öyle tarihsel şartların zorlamasıyla veya başka koşulların dayatmasıyla ortaya çıkmamıştır.
İnsanın kodlarında, genlerinde var olan gerçeğe ulaşma, gerçekle buluşma, gerçekleşmenin/hakikatin kendisi olma isteğinin inancıdır Alevilik.
Alevilik her zaman ve her çağda ilericiliktir. Dün Aleviliğe inanmak dünün şartlarında ilericilikti, bu günde ilericiliktir ve Aleviliğe inanmak yarında ilericilik olmaya devam edecektir.
Neden Aleviliğe inanmak gericilik değilde ilericiliktir?
İnsan her zaman gerçeği arama ve gerçeğe ulaşıp gerçeğin kendisi olmak istemektedir. Bu her zaman ve her çağda böyledir.
Her insan bunu, “Güruhu Nacilerden” olmayı ister mi? Her insan gerçeklerin yakıcılığına dayanabilir mi?
Hayır, her insanın yapacağı bir şey değildir bu. Çünkü Hallac-ı Mansur, Seyyid Nesimi örneklerinde olduğu gibi korkunç bedeller gerektirmektedir bu istek.
Teknolojik ve başka gelişmelerle insanlık göreceli olarak gelişiyor. Temel soru ve sorunlarda ise insanoğlu binlerce yıl öncesinden bile daha geri bir konumdadır. Bu hep böylede olacaktır. İnsanoğlu tümden, toptan olarak hakikatin sırrına vakıf olamayacaktır. O sebepten insanlık teknolojik olarak ne kadar gelişirse gelişsin temel varoluş sorusuna ve sorunlarına her zaman muhatap kalacaktır. Bu soruların cevapları ve sorunların çözümleri de Alevilik inancında mevcut olduğu içinde Alevilik her zaman için ilericiliktir.
Bunu söylerken öyle üç-beş tane kendi inanç gerçekliğinin zerre kadar bilincinde olmayan gariban Alevi inançlı kimsenin düşünsel boyutuna ve inancı uygulamadaki yetersizliğine bakıp Aleviliğin sadece o kişilerin algılamaları ve uygulamalarından ibaret olduğu yanılgısına düşülmesin.
Asırların getirmiş olduğu korkunç baskıların neticesinde Alevilik inancımızı tam manasıyla tüm Aleviler olarak uygulayamıyoruz. Ancak bizlerin uygulayamaması bu inancın insanlığın temel soru ve sorunlarına cevaplar ve çözümler getirdiği gerçeğini yadsımamalı.
Aleviliğe inanmak gericilik değildir. Aksine insan olmanın gereklerindendir. İnsan olmak demek, görüntüde insan olmak değildir. Bütün olarak insan olmaktır. En önemlisi ruhta insan olmaktır. Ruhta insan olmak ise ham ervahlıktan çıkıp insan-ı kamil olmaktır. İnsan-ı kamil olmanın yolu da Alevilik inancından geçmektedir.
Alevilik, insanın/insanlığın temel varoluş sorularına cevap vermiş olduğundan ve insanı Hak ve hakikat sırrına ulaştırmayı esas aldığından dolayı bu yola inanmak gericilik, cahillik, kendi kendine yetmezlikle açıklanmayacak kadar önemli nedenlere, yaşamsal nedenlere dayanmaktadır.
O sebepten Alevileri ve Aleviliği az çok değerlendirmek istiyorsak, Aleviliğin inançsal boyutlarına farklı bir bakış açısıyla bakmak ve en önemlisi de art niyetsiz, ön yargısız bir şekilde anlam vermeye çalışarak bakmamız gerekiyor. Öyle bir bakış açısıyla bakıldığında çok çok farklı sonuçlar ortaya çıkacağı kesindir.
Remzi Kaptan remzi.kaptan@yahoo.com
|