Talip Gelmez Oldu Pir Nefesine
Benim sevdiğimin şirin sözleri
Büyüdü gözümde ne bağlar oldu
Karınca yükünü fil çekmez oldu
Azdı zaman azdı ne çağlar oldu
Ya Hızır ya Hızır ne çağlar oldu
Talip gelmez oldu Pir nefesine
Elin alıp gitmez oldu yazına
Dağlar sindi tepeler gölgesine
Büyüdü tepeler ne dağlar oldu
Ya Hızır ya Hızır ne çağlar oldu
Nesimi yüzüldü Mansur asıldı
Ali düldüle bindi küffar basıldı
Nice ulu sular arktan kesildi
Aktı kör pınarlar ne çaylar oldu
Ya Hızır ya Hızır ne çağlar oldu
Gönül turnam uçtu gitti gölünden
Bülbül vazgeçer mi gonca gülünden
Abdal Pir Sultan'ım çarkın elinden
Dideler yaş döktü kan ağlar oldu
Ya Hızır ya Hızır ne çağlar oldu
Zamanın azmış olduğu, talibin piri ve yolu ciddiye almadığı, küffarın dört bir yanda zafer naraları attığı, turnaların çoktan uçup gittiği ve bir daha dönmediği, karınca yükünü dahi filin çekmediği, nice nice berrak suların kesildiği bunun yerine bulanık çayların serçeşme görevi gördüğü durumlarda ne yapmalı?
Talip yola gelmiyorsa, küfür sahipleri, Hakkı ve hakikati inkar edenler egemenliklerini gittikçe pekiştiriyorsa, dört bir yanda haksızlık ve zulüm varsa ve buna karşın hala erenlerden olması gerekenler pirlerini dünya malına değiştirip satıyorlarsa ne yapmalı?
Oturup bir köşeye yok olmayı bekleyecek halimiz yok.
Korkutulmuş, sindirilmiş ve pısırık hale getirilmiş sözüm ona taliplerden medet bekleyecek halimizde yok.
Az çok tarihimizi biliyorsak İmam Hüseyin'in, Pirimiz Pir Sultanımızın da aynı yalnızlık ve zorluklarla yollarını sürdürdüğünü biliyoruz.
Bunu bildiğimize göre “Ya Hızır” deyip elimizden geleni ardımıza koymadan ne gerekiyorsa yapacağız.
Zamanın azmış olmasına karşın yinede doğru bildiğimiz Hak yolundan yürümeye devam edeceğiz.
Dağların tepelerin gölgesine sinmesine fırsat vermeyeceğiz. Gölgelerin büyüyüp bizi esir almasına izin vermeyeceğiz.
Ya Hızır deyip Hak ve hakikat gerçeğini küffarın, münkirin, yoldan sapmış yolsuzun, haksızın, zalimin, pısırık ve korkak talibin gözlerinin içine baka baka haykıracağız.
Bütün bunları yaparsak ne olur?
Yani bıkmadan, yorulmadan, pes etmeden, sinmeden, sindirilmeye izin vermeden, boyun eğip biat etmeden gerçekleri ve doğruları dile getirdiğimizde ne olur?
Korkuya ve paniğe gerek yok. Hiç bir şey olmaz. Çok çok yolumuzu sahiplenip savunurken şehadet şerbetini içeriz. İmam Hüseyinler gibi, Hallac-ı Mansurlar gibi, Nesimi, Bedrettin, Börklüce, Celaliler, Babailer, Pir Sultanlar gibi.
Doğrular ve hakkaniyet yolunda, Hakkın ve hakikatin sesini dile getirerek, Ehlibeytin davasını savunup sahiplenerek Hakka yürümüş olmak anlamlı bir yaşamın, gerçekler üzerine bir yaşamın tartışmasız nişanesidir.
Böylesi bir final ile Hakka yürümekten daha güzel bir son olabilir mi?
Remzi Kaptan remzi.kaptan@yahoo.com
|