Dostun Derdini Derdi Bilmek
Ötme bülbül ötme şen değil bağım
Dost senin derdinden ben yana yana
Tükendi fitilim eridi yağım
Dost senin derdinden ben yana yana
Deryaya yönelmiş sellere döndüm
Vakitsiz açılan güllere döndüm
Ateşi kararmış küllere döndüm
Dost senin derdinden ben yana yana
Haberim duyarsın da peyikler ile
Yaramı sararsın şehitler ile
Kırk yıl dağda gezdim geyikler ile
Dost senin derdinden ben yana yana
Pir Sultan Abdal'ım doldum eksildim
Yemeden içmeden sudan kesildim
Zülfün kemendine kondum asıldım
(Hakk'ı pek sevdiğim için asıldım)
Dost senin derdinden ben yana yana
Pirlerin piri Pir Sultan Abdal, hangi duygu ve düşüncelerle, hangi ruh halinde bu deyişi söyledi, bilmiyorum. Ancak bende -başka çağrışımlar yapmakla beraber- dostluklar üzerine, ölümüne dostluk üzerine çağrışımlar yaptı.
Her şeyi paranın, maddi gücün belirlediği bir dünyada dostluklardan ve değerlerden bahsetmek çok kişi için tuhaf, gereksiz, anlamsız, zaman kaybedici şeylerden konuşmak demektir.
Oysa insanı insan eden ve diğer varlıklardan ayrı ve üstün kılan, insanın eşref-i mahluk olmasını sağlayan ögelerden biriside dostluk ve kardeşliğe verdiği değerdir.
Eğer kişi sırf maddiyatı esas alıyorsa, çıkarı ve bireysel zenginliği için, rahatlığı için tüm olumsuzlukları yapıyorsa, o kişi gerçekten yaratılmışların en soylusu mudur?
Yoksa surette insan ama duyguda, ruhta, düşüncede, davranışta hayvan mıdır?
Bizce insanı insan yapan, onu diğer varlıklardan ayrı ve özel kılan unsurlardan biriside dostluğa verdiği önemdir. Çünkü dostluk her şeyden önce samimiyet, çıkarsızlık, fedakarlık, özveri gerektirmektedir.
Dostluk, yeri ve zamanı geldiğinde değil parasını paylaşmak, dostu için canını dahi vermektir.
Var mı böylesi dostluklar?
Çevremizde kaç kişi böylesi dostluklar kurmuş, geliştirmiş ve yaşatmıştır?
Kaç kişi dostu için yanıp yanıp küllere dönmüş, kırk yıl dağda gezmiş, yemeden içmeden kesilmiş ve en sonunda yaşamını dostu için vermiştir?
Böylesi dostluklar aramak, oluşturmak, kurmak ve yaşatmak gerçekten imkansız mı?
Bizler bunları söylemekle, böylesi dostluklar peşinde koşup, böylesi dostların arayışında olmakla gerçeklerden kopuk hayal dünyasında mı yaşıyoruz?
Hayır.
Dost ve dostluklar peşinde olan, böylesi dostlukları kurmak isteyenler hayal dünyasında yaşamıyor ve gerçeklerden de uzak değillerdir.
Aksine, bilinçli bir şekilde, insan olmanın, insan kalmanın, insanlıkta ısrar etmenin sonucu olarak bunu yapıyorlar.
Bizlerin oluşturup yaşatmak istediği ve insanlığa önerdiğimiz dostluk öyle çıkara dayalı, basit hesaplar sonucu oluşmuş, geçici, günü birlik, samimiyete dayanmayan bir dostluk değildir.
Kelime ve pratiği ile ölümüne bir dostluktur.
Ölümüne bir dostluk kişiler öldükten sonra dahi bitmeyen bir dostluktur. Nasıl ki can bedeni terk edip batın alem gidiyorsa, varlık aleminden görünmez diyarlara gidiyorsa, dostluklarda can ile beraber aynı şekilde yeni diyarlara, ötelerin ötesine gidiyor ve bu ötelerde dostluklar devam ediyor.
Bizlerin dostluğu bu geçici dünya ve bu geçici dünyanın daha da geçici olan menfaatleriyle sınırlı olmayan öte alemlerle de devam eden dostluklardır.
Kimler bu dostluk için yürek kapılarını acarsa, mutlaka o kapılardan gireceklerde olacaktır. İnancımız, geleneğimiz bunun böyle olduğunun sayısız örnekleriyle doludur.
Pirimizin dostluğu da bu manadadır.
Ne mutlu ortak değerler etrafında ölümüne dostluklar kuranlara.
Remzi Kaptan remzi.kaptan@yahoo.com
|