Hayatin İçindeki Alevilik
Alevilik inancı Hak inancı, hakikat yoludur. Eğer Alevilik inancı böyle olmasaydı çoktan tarihte var olmuş ve zamanla işlevini tamamlayıp yok olmuş sayısız inançtan biri olurdu.
Oysa Alevilik bunca baskı ve katliamlara rağmen hala varlığını sürdürüyor. Bu da Alevilik inancının hayatta, yaşamın içinde karşılığının olduğunu gösteriyor, kanıtlıyor.
Bu gün bizler Aleviliğe inanıyor ve bu inancın gereklerini yaşamımızda praktize edip uygulamaya çalışıyorsak; bunu birilerine terslik olsun diye yapmıyoruz. Yine bizler bu gün tüm dezavantajlarına karşın yinede göğsümüzü gere gere bizler Aleviyiz diyorsak bu takım tutar gibi bir taraftarlık değildir.
Bizler Aleviyiz ve Alevi kalmakta ısrar ediyoruz. Çünkü inancımız hayatımıza direkt olarak etki eden, hayatımızı anlam ve mutluluğa yönlendiren bir inançtır.
Her zaman söylediğimiz gibi anlamlı ve mutlu bir yaşamın sahibi olmada ısrar ettiğimiz için, yaşamı ve evreni, dünyayı ve insanı en iyi şekilde anlamak, kavramak için Aleviliğe inanıyor ve gereklerini yerine getirmeye çalışıyoruz.
İnancımız bizi anlamaya, manaya, doğruluğa, hakikate götürüyor.
İnancımız bizlere yaşamın anlam dolu olduğunu, değil bir ömür bir anın bile, her nefes alış verişin dahi anlamlı ve önemli olduğunu, canımızın yokluk aleminden (Batından) varlık alemine (Zahire) zuhur etmesinin bizleri özel ve önemli kıldığını telkin ediyor.
Alevilik inancı, her insanın can olarak yokluktan varlık meydanına gelip, canın ceset olmasının (bedenleşmesinin) öyle basit ve tesadüfü olmadığını kavratıyor.
Alevilik, yaşamın asıl gayesinin bu sırrı, hikmeti, güzelliği, önemi kavramak üzere olduğunu, canın adım adım olgunlaşarak kemalet mertebesine ulaşıp, bilerek, bilinerek öylece hakikate ulaşarak, geldiği kaynağa tamamlanmış olarak döneceğini öğütlüyor.
İnancımız bizlere dini, dili, rengi, cinsiyeti, etnik kimliği, milliyeti, ulusu ne olursa olsun insana saygı gösterilmesini, bütün bu farklılıkların zenginlik olduğunu, bu farklılıklarından dolayı kimsenin ayıplanıp dışlanmaması gerektiğini emrediyor. Milliyetçiliğin, dinciliğin, cinsiyetçiliğin, kavimciliğin doğru olmadığını, her insanın bu özellikleri ile özel olduğunu, hiç bir kimliğin diğer bir kimlikten üstün olmadığını ve ayrımcılık yapanların yüce Yaradanın yaratılış gayesine ters olduğunu öğütlüyor Alevilik.
Kendisiyle, çevresiyle, doğayla barışık bir insan olmak gerektiğini, insanın ancak böyle mutlu ve huzurlu olabileceğini, yaşamı ancak bu şekilde doğru yaşayacağını telkin ediyor.
Hırsı, zalimliği, düşmanlığı, sömürüyü reddediyor Alevilik.
Kardeşliğin, barışın, saygının, dayanışmanın, paylaşımın insanlar arasında esas olması gereken ilkeler olduğunu ilke edinmiştir Alevilik.
Yaratıcıya korkuyla değil, varlığı ve cümle varlıkla beraber insanı da kendi özünden var ettiği için, yokluk aleminden varlık alemine getirdiği için sevgiyle, sonsuz bir aşk ile bağlanmasını, yakarmasını ilke ediniyor.
İbadeti, duayı sevgi ve varlığının bilincinde olarak, öyle ödül-yoksunluk (cennet-cehennem) hesabı yapmadan yapması gerektiğini, sevgiyi esas alması gerektiğini ilke ediniyor.
İnancı ve dini, milliyeti ve rengi farklı diye insanları sınıflara ayırıp kötülemek, kendisinden olmayanı, kendisine benzemeyeni dışlamak Alevilikte yoktur.
Tüm inançlara, etnik kimliklere, dillere saygı vardır. Kendisinde farklı olanı kendisine benzetmek, kendi inancını (Aleviliği) misyonerlik yaparak dayatmak yoktur Alevilikte.
Daha burada sayamadığımız Aleviliğin özünde olan yığınla insanlık için önemli değerler ve doğrulardan dolayı Alevilik hayatın içindeki varlığını koruyor ve bu değer ve doğrulardan dolayıdır ki Alevliğin hayatta karşılığı var.
Hayatta karşılığı olmayanlar ise dini sömürü aracı, egemenlik aracı olarak kullananlardır. İnançları baskı ve zalimliğe maske yapan, sevgi üzerine kurulmuş olan ilahi mesajın binasını kendi tiranlıkları için korku imparatorluğuna dönüştürüp kendisinden farklı olan herkesi hakir gören, cehennemlik gören anlayış ve zihniyetlerdir.
Bakmayın siz onların sayısal çokluğuna. Korkular üzerine kurdukları hanedanlıkları, zalimlik ve kanla inşa ettikleri iktidarları ile bu sayısal çokların geleceği yoktur. Bunların hayatın içinde yeri de yoktur, gelecekleri de yoktur.
Bunlar şu an için egemen olabilirler ve Aleviler onların sayısal olarak çok çok altında olabilir. Ancak bu sayısal çoğunluk onların haklı ve meşru oldukları anlamına gelmiyor. Yine onların geleceğinde inancı oldukları ve insanların hayatına çepeçevre çözüm sundukları anlamına gelmiyor.
Kadını dışlayan, korkuyu ve baskıyı esas alan, ibadette ödül hesabı yapan, kendisine benzemeyen herkesi kafir, zındık, sapık gören bir anlayış insanlığa ne verebilir ve insanlığın geleceğinde ne gibi bir söz hakkı olabilir?
Yine din adına insan yakan, öldüren, hiç bir farklılığa tahammül göstermeyen bir anlayış insanlığın geleceğine yön verebilir mi?
Alevilik hayatın içindedir, hayatta karşılığı vardır.
Hem toplumsal anlamda sorunlara getirmiş olduğu çözümler ile vardır hemde bireysel anlamda kişinin sorularına vermiş olduğu doyurucu cevaplarla vardır.
Remzi Kaptan remzi.kaptan@yahoo.com
|