Alevilere Yönelik Misyonerlik
Aleviler, tarihten günümüze yoğun baskı, ötekileştirme, dışlanma, katliam, asimilasyon cenderesinde olan bir toplumdur. Böylesi bir toplumun varlığını günümüze kadar sürdürmüş olmasının yegane açıklaması; Alevilerin güçlü, temeli sağlam bir inanca sahip olmalarıdır. Örgütsüz olan, her tür baskıyla karşı karşıya olan Aleviler tarihten silinmemişlerse bu inançlarının sağlamlığından, Aleviliğin Hak inancı ve hakikat yolu olmasından kaynaklanmaktadır.
Tüm baskı ve katliamlara rağmen, sayı olarak azalmışta olsalar Aleviler bir bütün olarak yok olup gitmedi. Hala varlar ve var olmaya çalışmaya da devam ediyorlar.
Alevilerin hala var olması, bir bütün olarak yok olmamaları onlara yönelik sinsi planların, hesapların olmadığı anlamına gelmiyor.
Aleviler varlar. Ancak var olmaları onların gelecekte de ve insanlık oldukça var olacakları anlamına gelmiyor. Alevilere yönelik kirli hesapları olanlar Alevilerin en zayıf noktalarını bulup o noktalardan başlayarak düğüm düğüm kirli örümcek ağlarını örüyorlar.
Alevilerin en zayıf noktası; Alevilerin güçlü , dirayetli, bütünlüklü, sağlam, inançsal özü esas alan, merkezileşmiş, kadrosal yeterliliği olan örgütlenmeden yoksun olmalarıdır.
Böylesi hayatın her alanına yönelik çalışmaları, müdahaleleri olan bir örgütlenme olmadığı için isteyen kişi ve kurumlar Alevilik alanında istediği şekilde at oynatabilmektedir.
Bir toplumu içten içe çürütmek ve bu çürümenin neticesinde yok etmek, kendi çıkarlarına hizmet eder hale getirmek için onun en temel tutkalı olan, birleştiricisi olan, saygınlığı olan alanlara, kurumlara el atmak gerekiyor.
Alevilere yönelik yapılan misyonerlikte burada başlamaktadır.
Alevilerin inançsal değerleri, Alevileri bir araya getiren ve bir arada tutan kutsalları, dokunulmazları, saygınları itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor. Ve bu sistemli, bilinçli, hedefli bir şekilde, yıllara yayılacak bir şekilde yapılıyor. Buna karşın ne yazık ki yeterli şekilde cevap verilemiyor. Verilemediği içinde günden güne Alevilik ile ilgili temeller aşınıyor, kutsallar yer ile yeksan ediliyor, dokunulmazlar kirli ellere maruz kalıyor.
Bu noktada misyonerliği görmek için Alevilik ile ilgili yayınlanmış olan kitaplara, yazılara bakmak yeterlidir.
Bu yayınlara bakıldığında yayın sahiplerinin anlayışına, dünya görüşüne, siyasetine uygun bir Alevilik inancıyla karşı karşıyayızdır.
Bir tane doğruya on tane yalan yanlış katarak, gerçekleri ters yüz ederek, bilinçli şekilde ve alenen kaynaklarda tahrifat yaratarak ortaya kendi meşrebine uygun bir Alevilik çıkarıyorlar.
Aleviliğin ibadet ve inanç boyutunu es geçerek, görmezden gelerek bazı kırıntıları esas alarak ve bu kırıntıları merkeze koyarak bunun üzerinden yeniden bir Alevilik inşaa ediyorlar.
Yaşayan, uygulanan, tapımı ve ritüelleri belli olan, olaylara ve olgulara yaklaşımı net olan Alevilik yerine, ipe-sapa gelmez yazanın ve kurumun dünya görüşüne uygun, siyasetine uyumlu bir Alevilik ortaya çıkıyor.
Kimsenin pek umurunda olmuyor yaşayan gerçek Alevilik.
Bu tür sapmalara karşın ne yazık ki yeterli derecede reddiyeler, fikirsel ve eylemsel müdahaleler, mücadele yapılmıyor. Yapılmadığı içinde bırakalım eski zamanları son 10 yılda bile çok sayıda Alevi kökenli kişi başka erkanları/inançları (Sünnilik, Şiilik, Yehova Şahitleri, Ateizm vb.) seçti.
Bu tür yayınlar adeta Alevileri aptal yerine, geri zekalı konumuna koyarak, mesela bir deyişi veya Alevilikte mevcut bir kurumu, ritüeli ele alarak onu gerçek ve anlaşılır mahiyetinden çıkartıp, “aslında burada söylenmek istenen bu değildir, şudur” gibi akla ve inanca ters yaklaşımlar ortaya koyuyorlar.
Alevilerle ve onların yaşayan gerçek inancı ile alay edercesine, hiç bir kaygı ve çekince göstermeden en temel ve kutsal değerlerimiz, doğrularımız bile bu tür yayınlar yoluyla aşağılanmakta, kirletilmektedir.
Hele bazıları prof ve dr unvanlarını kullanarak, bu tür etiketleri esas alarak güya sözde bilimsel özde ise misyonerlik olan çalışmaları bizlerin zeka ve inançlarıyla alay edercesine “siz Aleviler bu güne kadar böyle ibadet ediyor, böyle inanıyordunuz ancak bu doğru değil. Doğrusu şudur, bundan böyle, böyle inanın, ibadet edin (etmeyin)” gibi akıl karı olmayan önermelerde, yer yer dayatmalarda bulunuyorlar.
İnancı yaşayan, ibadet ve tefekkür boyutuyla Aleviliği içselleştirmiş olanlar, yani yolu süren ve bu yolun uygun gördüğü şekliyle hiç bir abartıya ve gösterişe kaçmadan içinden tüm samimiyeti ve içtenliği ile Aleviliği yaşayanlar ise bu tür kurum ve kişilere gereken cevapları verme, müdahale etme yeterliliğinde değiller.
Ancak bu böyle devam edemez, etmemeli.
Adı, şanı, unvanı, mertebesi ne olursa olsun, ne adına ve kim adına olursa olsun hiç kimsenin bizlerin temel doğrularına, temel inanç esaslarına, kutsallarına, değerlerine böyle pervasızca dil uzatmaya, yaptığı misyonerliği bilimsel çalışma adı altında veya akademik çalışma adı altında bizlere dayatmaya hakkı yoktur.
Hiç kimsenin bizlerin inancına, doğrularına dil uzatmaya, bunları itibarsızlaştırmaya hakkı yoktur.
Bu tür misyonerlere her tür meşru yolla karşı koyma hakkımız vardır. Aleviler ve Alevilik öyle sandığınız gibi sahipsiz değildir. Bu yolun asıl sahiplerinin yani bu yolu yaşatan ve yürütenlerin elbette sizlere, bu pervasızlığınıza ve utanmazlığınıza karşı bir cevapları olacaktır.
Remzi Kaptan remzi.kaptan@yahoo.com
|