Ölenin Ardından Yas Tutmak
Bir bütün halinde inancımız olan Aleviliği öğrenip, kavrayıp, içselleştirip yaşama aktarabilsek ölüme ve ölüm sonrasına yaklaşımımız tümden farklı olacaktır. Oysa genel olarak öyle değiliz. Çoğunluğumuz -gayret ve çaba sahibi olmakla beraber- daha ham ervahlarız.
Ölüm bir son olmadığı halde, ölen can olmayıp beden olduğu halde, ölüm bir kavuşma olduğu halde yinede ölenimizin ardından yas tutuyoruz.
Toplumsal gerçekliğimizde toplumumuzun çoğunluğu kamil toplumdan uzak, daha Dört Kapı Kırk Makam öğretisinin ilk basamaklarında bulunmaktadır. Dolayısıyla ölenin ardından yas tutmak inancımız ile çelişik bir durum değildir. İnsan-ı kamiller için, yaşamı bilip sırrı hakikate ulaşanlar için zaten ölenin ardından yas daha farklı bir anlamdadır.
Ölenin ardından yas tutmak...
Her ne kadar ölüm herkes için mutlakta olsa, kaçınılmazda olsa, ölen sadece bedende olsa yinede çoğumuz için her ölüm erken bir ölümdür.
Ölenin ardından yakınları ve sevenleri olarak yas tutup ağıt yakmak, acılanmak, üzülmek bu bilinç ve inanç boyutuyla insanca bir davranıştır.
Her ölüm bir noktada bize kendi yaşam gerçeğimizi de hatırlatır.
Her ölüm bizlere, bizden üstün bir iradenin varlığını hatırlatır.
Bir çok inancın temelinde ölüm ve ölümden sonrası vardır. Yani inancı bir anlamda insan hayatına koyan en etkili faktörlerin başında ölüm ve sonrasına ilişkin tasavvurlar gelmektedir.
Bütün bunlardan ne anlıyoruz?
Anlamamız gerekenler şunlardır: ölüm herkes için kaçınılmaz olandır. Ölen yakınlarımız için üzülmek, gözyaşı dökmek, yasını çekmek anlaşılır bir durumdur. Ancak bu yasın sınırı, içeriği ve ölen yakınımızın hayatı algılaması, yaşaması ve bu ölümden bizlerin bir kez daha kendi payımıza çıkarttıklarımızın neler olması... Yani tefekkür ve yeniden kendi konumuzu gözden geçirmemiz ile ölen yakınımızın anısına doğru sahip çıkabiliriz.
Burada irademiz dışında bir durum söz konusu. Bu sebepten bu durumu kabullenmek gerekiyor. Elbette duyarsız olalım, hiç bir şey olmamış gibi güle oynaya hayat devam edelim manasında söylemiyorum.
Söylemek istediğim; ölen yakınımız ile bir kez daha kendi benliğimizi sorgulamamız, yaşamın neresinde olduğumuzu hesap etmemiz, yaşama anlam ve önem idrakini bir kez daha yenilememiz gerektiğidir.
Uzun bir zaman yaşamdan el-etek çekmek, hayata küsmek, sürekli olarak ölen yakınımızın acısını bağrımızda gibi taş hissederek yaşamak... Bu doğru bir tutum değildir.
Bizler eğer Alevilik inancını bir bütün halinde yaşamak istiyorsak, ölen yakınımız vasıtasıyla bir kez daha böyle bütün hücrelerinde yaşayarak, titreyerek, hissederek, doğru yaşam, anlamına uygun yaşam noktasında kendimizi sorgulamamız gerekmektedir.
Çünkü bizler ham ervahlar olarak ölmek istemeyenlerdeniz. Ölmeden önce ölüp, yaşamı anlamına uygun bir şekilde yaşayıp, insan-ı kamil mertebesine ulaşarak bedenimizin toprakla bütünleşmesini isteyenlerdeniz.
Remzi Kaptan remzi.kaptan@yahoo.com
|