Her Eşinden Ayrılan Düşkün müdür
Aile kurumu inancımızda önemli, değerli ve eğer herhangi bir engel yoksa her insanın hayatında olması gerekendir.
Sevgi, aşk, saygı ve anlayış ile oluşmuş bir aile huzurun, mutluluğun, bereketin kaynağıdır.
Düşkünlük inancımızda yapılan hatalar, işlenen suçlar neticesinde uygulanan en ağır yaptırımdır. Düşkün olan kimse toplum dışına itilir ve toplumun uygun görmesi, onaylaması ile tekrardan, belli bir zaman ve yaptırımdan sonra ancak topluma kabul edilebilinir.
Evlilikte bir tarafın bariz hatalar yapması, aile sorumluluklarını yerine getirmemesi, asgari düzeyde toplum kurallarına uymayıp ailesini, kendisini ve toplumu zarar sokması, mesela alkol, kumar ve daha benzer olumsuzluklarda bulunması veya eşine layık ve sadık olmaması ve daha başka benzer kötü durumlarda ailenin dağılmasına vesile olmak düşkünlük nedenlerinden birisidir.
Kadın içinde uygulanmakla beraber bu tür bir düşkünlük genelde erkekler için uygulanmıştır. Çünkü böylesi bir durumda yanlış bir davranışın sahibi olan erkek yüzünden yuva dağılmıştır. Çocuklar ve kadın mağdur edilmiştir.
Çocuklarına, eşine, çevresine, kendisine zarar ziyan veren birisini hiç bir şey olmamış gibi toplum içerisinde barındırmak elbette doğru bir davranış değildir. Bu tür kişilere başta toplumun inanç önderleri olmak üzere tüm toplum dayanışmada bulunur, destek sunar. Kötü ve yanlıştan dönmesi için telkinde bulunur, yol yordam gösterir. Yani bir ailenin yok olmaması, mağduriyetlerin ortaya çıkmaması için epey çaba ve emek verilir. Bütün bunlara rağmen yinede kişi hatalarında ve yanlışlarında ısrar ederse bu kişi ile tüm irtibat kesilir.
Bu noktada şunu önemle vurgulamak gerekiyor: her eşinden ayrılan otomatik olarak düşkün ilan edilmiyor. Belli bir aşamadan sonra, belli prosedürden sonra kişi düşkün ilan ediliyor. Yani günümüzde bazı yetersiz bilgi sahibi kimselerin yaptığı gibi her önüne gelen diğer bir kişiyi öyle kolay düşkün ilan edemez. Hele olayın iç yüzünü, tüm aşamaları bilmeyen birisi sırf eşinden ayrıldı diye birisini düşkün ilan edemez.
Ne yazık ki böyle yarim bilgiler sonucu bazı kararlar alınıyor ve bu kararlar doğru olmuyor. Yani aile kurumunun kutsallığı ve önemi esas alınarak ve bundan yola çıkarak eşinden ayrılan herkes düşkün ilan edilebiliniyor.
Doğrudur, huzurun ve mutluluğun, saygının ve sevginin, hoşgörü ve anlayışın hakim olduğu bir aile ortamı kutsal bir ortamdır. Heyhat, ne yazık ki her aile ortamı böyle olmuyor. Olmadığı içinde kavga, gürültü, şiddet, öfke, depresyon.. ve daha başka olumsuzluklar... Böylesi bir ailede sırf görüntüde bir birliktelik, biçimde bir aile ve evlilik ne kadar doğrudur? Yani dostlar alış verişte görsün diye veya yuva bozulmasın diye sürdürülen bir evlilik ne kadar kutsaldır?
Bizce böylesi bir ailenin dağılması zoraki yaşatılmasından daha doğrudur. Çünkü tecrübeyle sabittir ki yaşını başını almış kimselerin, her tür destek, telkin ve yardıma rağmen ısrarla yanlışlık yapan kimselerin aile birliklerinin daha doğru bir rotaya girmesi neredeyse imkansızdır. Kaldı ki erkek egemenlikli bir dünyada yaşıyor olmamızdan dolayı kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin haddi hesabı yoktur. Ve bu tür ailelerde en çok şiddet ve cinayet meydana geliyor.
Şimdi hangi inanç önderi, hangi yol hizmetkarı aile bozulmasın diye bir cinayetin vebalını taşımak ister ki?
Şiddetin, kavganın, mutsuzluğun olduğu bir ailede ısrarla o aileye bir arada kalın demek bir noktada cinayete davetiye çıkarmaktır. Bundan kaçınmak gerekiyor.
Elbette sorunlu ailelere toplum olarak, yol önderi olarak başta telkin olmak üzere her tür yardım yapılmalıdır, destek sunulmalıdır. Bu tür kimselerin sorunlarının çözümü için yolun kuralları hatırlatılmalı, yolun işleyişine tabi olunmaları istenmeli ve doğru şekilde yaşatılan ailelerin tecrübeleri aktarılmalıdır. Fakat bazen tüm somut yardım, öneri ve örneklere rağmen aile içindeki bireyler bir birine zıtlaşıyor, tahammül edemez hale geliyor, en küçük bir doğruyu kabul edemez duruma düşüyorlar. İşte böylesi durumlarda yapacak bir şey kalmıyor. Böylesi durumlarda ısrarla yuvanızı dağıtmayın demek doğru ve makbul yol değildir.
Böylesi aşamalardan geçmiş olan kimseleri düşkün ilan etmek ve toplum dışına itmek ne kadar doğrudur? Özellikle de bu tür durumlardan mağdur olmuş olan kadınları sırf ayrıldı diye düşkün ilan etmek bizce doğru bir davranış ve tutum değildir.
Düşkünlük öyle bazılarının sandığı ve yapmaya çalıştığı gibi basite alınacak bir yaptırım ve uygulama değildir. Binlerce kez düşünmek ve düşünmekle beraber düşkün ilan edilecek kişiye düşkün olmaması için yolun gereği yardım, eğitim ve nasihatte bulunmak gerekiyor. Bütün bu işlemler yapılmadığı gibi işin kolayına kaçarak hemen birisini düşkün ilan etmenin inanca, topluma ve o kişiye bir yararı yok, aksine oldukça zararı vardır.
Remzi Kaptan remzi.kaptan@yahoo.com
|