Dua Etmek Ve Duaların Kabulü
Bir çok insan dua ettiklerini fakat dualarının kabul olunmadığını söylüyor ve ardından neden kabul edilmediğini sorguluyorlar. Bir noktada duaları kabul olunmadığı için sitem ediyorlar.
Genel olarak bir çok kişi duayı, Haktan bir şeyler (maddi olarak) dileme, talep etme noktasında yapıyor. Bu istek ve talepler gerçekleşmeyince de sitem ve isyan başlıyor. Hatta Yaratıcının varlığı dahi söz konusu olunabiliniyor.
Bu bakış açısına karşın bizce duanın manasını bu boyutuyla biraz açmak ve derinleştirmek gerekiyor.
En basit tanımıyla dua, yaratan Allah ile insan arasında oluşan bir iletişimdir. İbadetinde özü olan dua Yaratana insanın isteklerini, tövbesini, dileklerini iletmesidir.
Bununla beraber dua, aynı zamanda insanin kendi iç benliğine yönelişi ve Yaratana yakarmasıyla bu benlikte oluşmuş olan olumsuzlukların giderilmesidir de.
Genel olarak duayı maddi talep ile sınırlı tutanlar ve bunun sonucunda gerçekleşmeyen istem ve taleplerle dua edenler, inançlarında şüpheye düşüyorlar.
Dua ederken maddi taleplerde bulunmak, daha iyi yaşam şartlarına sahip olma isteğini dile getirmek ve benzer saiklerle dua etmek olumsuz bir durum değildir. İnsani bir durumdur.
Fakat dua da bizce esas olan Hakkın rızasını talep etmedir.
Hak inancına mensup hakikat yolunda yürümenin çaba, gayret ve iradesini istemedir.
Maddi olarak dua etmek insani olmak ile beraber duada esas olan değildir.
Neden değildir?
Çünkü maddi olarak talep ve isteklerimiz için bizlerin aklı, zekası, bilgisi ve azmi esastır.
Maddiyat için Haktan dua yoluyla istek ve talepte bulunmak Hakkın bizlere vermiş olduğu yetenek ve becerileri yok saymak anlamına gelir.
Zengin olmak, daha iyi yaşam şartlarında yaşamayı istemek, mevki ve makam sahibi olmayı istemek için bizlere lazım gelen çalışkanlık, yetenek ve beceridir. Bütün bunlar ise bizlerin zaten fıtratında mevcuttur.
Bunları Yaratandan talep etmek manevi olarak taleplerden bulunmaktan bizleri alıkoyuyor.
Oysa bize lazım gelen; varoluşun anlam ve manasını kavramak, Künt-ü Kenz esrarına vakıf ve hakim olmak ve Bezm-i Elest'te verdiğimiz ikrarımıza sadık olarak yaşamaktır.
Böylesi bir yaşamı talep etmek yerine bir takım geçici dünyevi avuntularla uğraşmak ve bu gerçekleşmeyince de hayal kırıklığı yaşayarak varoluşu sorgulamak ne kadar doğru olabilir ki?
Dualarımızda maddiyat veya maddiyat eksenli isteklerde bulunmak şu sonsuz kainatın en değerli varlığı olan insanı, yani Eşref-i Mahlukatın yüceliğine ters bir istek ve dilektir.
Maddiyat için dua etmek yerine şartları oluşturmak, çalışmak ve becerilerimizi sergilemek, yeteneklerimizi geliştirmek gerekiyor.
Eğer “bazıları köşe başlarını tuttu, tüm maddi imkanları kendi çıkarları doğrultusunda, dar bir zümre için kullanıyor ve bunun neticesinde bizlere bir pay düşmüyor” deniliyorsa, o halde buna karşın neden mücadele edilmediği ve bu dar zümrenin saltanatının yıkılmadığını sorgulamak gerekiyor.
Söylemek istediklerimizi özetlersek: dua etmek insanı Allah'a yakınlaştırır. İnsanın kendi gerçekliği ve özü ile buluşmasını sağlar. Kendi gerçeğinin bilincine ulaşmış kişi yaşamın ve cümle varlığın, bütün hakikatlerin sırrına vakıf olur ve böylece varoluşa anlam ve cevap vermiş olur.
Böylesi bir yücelik, soyluluk içeren duayı sadece maddi isteklerle sınırlamak insanın kendisine, yeteneklerine ve en önemlisi de Hakkın gerçeğine ters bir durumdur.
Maddiyat ve diğer bazı şeyler için çalışıp, mücadele edip, gayret göstermek gerekiyor.
Dualarımızda maddiyat, makam, mevki istemek ve talep etmek yerine Hakkın rızasını talep etmek, Hakkın (kendinin) gerçeğine ulaşma arzusunu dile getirmek en doğru olanıdır.
Remzi Kaptan
|