İkrar, İnanç, Mücadele, Başarı
Yaşamımızda cüzzi irademiz dahilinde olan yapabileceğimiz çokça şeyler var.
Aklımız var, özgür irademiz var, fikrimiz var, hayallerimiz var.
Var da var.
Bizler yaşamımızda aklımızı, irademizi kullanıp becerimizi sergilemek yerine durmadan anne ve babasına muhtaç küçük çocuklar gibi mızmızlanıyoruz, şikayet ediyoruz, ağlıyoruz.
İstiyoruz ki Allah babamız olsun ve tıpkı anne ve babamızın yaptığı gibi ağzımıza her ağladığımızda lokma koysun, her mızmızlandığımızda bizi pışpışlasın.
Bu olmayınca da hatayı ve kusuru kendimize görmek yerine yaşamın anlam ve manasını sorguluyoruz, yaratılışı basite alıyor ve beceriksizliğimize kılıf bulmaya çabalıyoruz.
Şikayet ve isyan etmek yerine elimizden geleni yaptık mı?
Kaldı ki şikayet ve isyan meşrudur, soyludur.
Bizler ise şikayet ve isyan adı altında mızmızlanıyor, durmadan dışımızdaki nedenlere sarılıyor, dışımızdaki kişileri başarısızlık ve yenilgilerimize gerekçe gösteriyoruz.
Oysa bizler Eşref-i Mahlukuz.
Yani var olan cümle canlı cansız varlıklar içinde en şereflisiyiz.
Hakkın yer yüzündeki halifesi, temsilcisiyiz.
İnsana özgü olan tüm başarılar, yetenek ve beceri bizim içinde geçerlidir.
Bize düşen bunları bilmek, geliştirmek, büyütmektir.
Elbette tarihsel gelişim içinde bir çok farklı nedenlerden dolayı her toplum aynı gelişmişlik düzeyinde değil.
Yine sömürü ve baskı, talan ve yağmacılık ve bunların neticesinde geri kalmışlık var.
Bütün bunlara rağmen yinede insan iradesi dahilinde olan çokça şeyler var yapılacak olan.
Toplum olarak birliğimizi sağlarsak, kurumsallaşırsak, gücümüzü büyütürsek ve ona göre eğitim ve gelişmemizi ilerletirsek; hangi sömürücü, baskıcı bize boyun büktürebilir ki?
Toplumsal güçlülük bireysel hayatımız içinde geçerlidir.
Ama bunu yapmıyoruz.
Toplumsal gücümüz, örgütlülüğümüz çok dar ve sınırlı.
Hal böyle olunca yenilgi ve başarısızlık, talan ve sömürü, acı ve mutsuzluk kaçınılmaz oluyor.
Sızlanmak ve başkalarını suçlamak yerine bizler ne yaptık?
Ne kadar emek, çaba harcadık, hizmette bulunduk?
Bilincimizi ne kadar geliştirdik, irademizin ne kadar farkındayız, gücümüzün yüzde kaçını acaba kullanabildik?
Yetenek ve becerilerimizi doğru noktalarda yoğunlaştırdık mi, yoksa bedenimize ve ruhumuza zarar veren şeylerde mi kullandık?
İkrar sahibi olup inanacağız.
İnanıp mücadele ettiğimizde ise başarı kaçınılmazdır.
Allah'ın bize kastı yoktur başarısızlık noktasında.
Aksine, başarı ve mutluluk için tüm veriler bizde mevcut.
Mızmızlanmak, şikayet etmek, başkalarını suçlamak yerine irademiz dahilinde ne var onu yerine getirmeye çalışalım, en azından bu noktada çaba ve gayret gösterelim.
Emin olun ki mızmızlık ve durmadan başkalarını suçlamak bize hiç bir şey kazandırmıyor.
O halde ayağa kalkıp mücadele verelim.
Öyle hemen bir iki başarısızlıkla tekrar eski halimize dönmeyelim.
Son nefese kadar ve hatta son nefes verilmiş olsa dahi ikrarımıza bağlı kalıp inanarak hizmet ve mücadele edelim.
Pes etmek, geri durmak, sızlanmak bizden uzak olması gerekenlerdir.
Daima büyük bir aşk halinde, tutku ve ısrarla mücadele etmeliyiz.
Böylesi bir duygu ve düşünce bütünlüğünde ve bu duygu düşüncenin şekillendirdiği davranış ve eylemlerde başarısızlık ve yenilgi olur mu?
Remzi Kaptan
|