Kemalet Yolunda Sabir Etmek, Riza Göstermek ve Şükür Sahibi Olmak Gerekiyor
Remzi Kaptan
remzi.kaptan@yahoo.com
Maddedeki özün ortaya çıkabilmesi için belli başlı aşamalardan geçmesi gerekiyor. Belli işlenme aşamalarından sonra maddenin özündekiler açığa çıkıyor. Böylece madde daha kullanışlı, verimli hale geliyor. Aynı işlenme aşamalarının ruh içinde geçerli olmadığını kim bile bilir ki?
Nasıl ki madde işlendikten sonra maddenin özündeki cevher ortaya çıkıyorsa ve madde ham halinden daha farklı ve gelişmiş olarak değer görüyorsa; aynı durum neden ruh için geçerli olmasın?
Ruhta öyledir. Ham ervahtır. Kemalete ulaşabilmesi için belli başlı aşamalardan geçmesi gerekiyor.
Bu aşamalarda inancımızın temeli olan Dört Kapı Kırk Makam ile netleşmiş ve kemalet sahibi, olgun/kamil insan, gerçek manada insan, sadece surette değil, suret ile beraber ruhta da insan olmak isteyen herkesin hizmetine sunulmuştur.
Madde gibi ruhunda işlenmesi ve ruhtaki cevherin, asıl özün ortaya çıkarılması gerekiyor. Bu öz ortaya çıktıkça insan kemalet sahibi olur. Ham ervahlıktan çıkıp insan-ı kamil olan bir insanda gerçek manada insan olmuştur.
Kamil insan, olgun insan cümle hakikat gerçeklerine vakıf olmuş olan insandır.
Amaç budur; insan olmak. Kamil, olgun, kemalet sahibi insan olmak. Hakikat sırrının bilincine ulaşmış insan olmak.
İnsan-ı kamil olmak için belli aşamalardan geçmek gerekiyor. Bu aşamalardan geçmek için sabırlı olmak, rıza göstermek ve her zorluğa karşın şükür sahibi olmak gerekiyor.
Bu kavramların daha iyi anlaşılabilmesi için, hayatta karşılık bulacak şekilde yorumlamamız gerekiyor.
Sabır
Sabır; yürünen yolda asla pes etmeden, gerekçelerin arkasına saklanmadan, hiç kimseyi suçlamadan, yüce yaratıcıya inanıp güvenerek yoluna aşkla, umutla, kararlılıkla devam etmektir.
Sabır; Haktan başkasına dert yanmamaktır. Bir kemalet belirtisidir sabır.
Sabır; şartlar ne kadar aleyhte olursa olsun, menzil ne kadar uzak olursa olsun yinede bu hedefe ulaşmak için pes etmeksizin amaca yürümektir.
Sabır; Hz. Eyüp misali zorlukların ve engellerin hesaba sığmayacak kadar çok oluşuna prim vermeksizin hedef olan gerçeklerin ışığına yürüyor olmaktan vazgeçmemektir. Bedensel ve ruhsal yorgunluğun son raddesine varıncaya dek, Hakkın yolundan ayrılmadan gerçeklere ulaşıyor olmanın bilinciyle her derdi derman bilip yolu sürmektir.
Ulu Hünkar Hacı Bektaş Veli'ninde buyurduğu gibi, “murada ermek, gerçeklere ulaşmak ancak sabır ile mümkündür.”
Rızalık
Rızalık hoşnut olmaktır. Başta insanın kendisiyle olmak üzere her şey ile barışmasıdır.
Rızalık kabullenmedir. İradesi dahilindeki ve iradesi dışındaki akışı kabullenmedir.
Rızalık yakınmamaktır. Yakınmak, gerekçeler bulmak ham ervahların baş vurduğu araçlardır.
Rızalık veren ve razı olunan kimse kendisi ve cümle varlıkla barışık olduğu için, gücünün bilincinde olduğu için yakınmak yerine yakınılacak durumu ortadan kaldıran kişidir.
Böylelikle razı olmayı ve razı etmeyi adeta yaşam biçimi haline getirerek sadece iletişim içinde bulunduğumuz insanlarla değil, cümle varlığında bizden hoşnut ve razı olmasını sağlamak ve yine ulaştığımız varlık bilinciyle bizlerinde cümle varlığa rızalık vermemiz demektir.
Rızalık, Hz. Musa'nın ve Hızır Aleyhiselamın kerametlerinden bize yol göstermeye devam ediyor.
Şükür
Şükür, var olanla yetinmek, tembellik, miskinlik veyahut çok zengin olanların dile getirdikleri bir kavram, söylem değildir. Şükür sahibi olmak, bu yanlış algılamaların yerine var olanlara minnet duymak, var olanlardan hoşnut olmak, anlamlı yaşıyor olmak ve bunlardan yola çıkarak hayatın her alanında daha bir üst boyuta ulaşmak istemenin en soylu bir ifadesidir.
Şükür ifadesi Yaratıcıya, rahmeti ve bereketi sonsuz olana, esirgemesi ve bağışlaması sınırsız olana güvenmenin, bağlanmanın somut olarak sözle, davranışla dile getirilmesidir, davranışa yansıtılmasıdır.
Şükür sahibi olmak, yaşamın anlam ve önemini kavramış olmanın, yaşıyor olmanın, bir cana (ruha) sahip olmanın ne demek olduğunun bilincinde olmanın, her nefes alış verişi bile bir mucize olarak benimsemenin ifadesidir. Şükür, var olan, sahip olduğumuz her şeyin, başta canımız olmak üzere, duygumuz, bilincimiz, bedenimiz, düşüncemiz olmak üzere, cümle kainatın ve onu oluşturan her varlığın ve bu varlıklardaki her zerrenin ayırdın da olmak, onun (önemli) bir parçası olduğunun idrakinde olmaktır.
Sözlerimizi Hacı Bektaş Veli'nin aşağıdaki önemli vecizesiyle bağlayalım.
Hakka talip olan kişi, başka murat isteme,
Dostun seninle beraber, başka vuslat isteme,
Bu dünya bir sofradır, arzular gelir geçer,
Eğer bizi buldun ise, başka murat isteme.
|