Selam Olsun Hak İnancına Mensup Hakikat Yolcularına
Alevilik inancı Hak inancıdır, Alevilik yolu hakikat yoludur.
Aleviliğe inanıyorum, Aleviliğin insanlıkla buluşmasını istiyorum, tüm insanlığın Alevi inancının değer ve doğrularından haberdar olmasını arzu ediyorum ve Alevi toplumunun en tabi ve insani haklarını alması için çalışıyorum.
Kendimi bildim bileli bu inanca inanıyor olmanın ve bu topluma ait olmanın gereği olarak karınca kararınca yukarıda saydıklarımın gerçek olması için çabalıyor, çalışıyor, mücadele ediyorum.
Alevilik yoluna hizmet etmek, Alevilik değerlerinin devam olarak yaşamasını istemek, Aleviliğin inanç ve kültür boyutunun toplum hayatında daha çok yer edinmesini istemek elbette ki beraberinde zorluklar getiriyor.
Toplumsal gerçekliğimizde asırların getirmiş olduğu amansız bir karşıtlık var.
Bu karşıtlık kendisini hayatın her alanında biz Alevilere yönelik olarak baskı, inkar ve asimilasyon olarak ortaya koyuyor.
Böyle olunca da bırakın Aleviliği savunmayı, Alevi toplumu için hizmet etmeyi; bir çok Alevi baskı ve zorluklardan dolayı Aleviliğini inkar ediyor.
Geriye Aleviliği savunmak ve yaşamak durumunda kalan bir avuç insan kalıyoruz.
Bu bir avuç insan olarak zaman zaman çok bunaldığımızda kendi aramızda veya kendi içimizde tartışmalar, sorgulamalar geliştiriyoruz.
Böylesi durumlarda bazı canlarımız ister istemez toplumun duyarsızlığı, kendi gerçekliğine yabancılığı ve en önemlisi de karşımızdaki egemen inanç mensuplarının hayatın her alanında oluşturmuş oldukları muazzam örgütlülük ve kuşatıcılık karşısında moralsizliğe kapılıyor ve neredeyse her şeyi bırakıp pes edecek duruma geliyor.
Böylesi durumlarda arkadaşlarıma, benimle aynı duygu ve düşüncede olan candaşlarıma düşüncelerimi şöyle açıklıyorum.
“Karşımızdaki düşman, yani modern zamanların Yezitleri, Ebu cehilleri, Muaviye'leri, Hınzır Paşaları, Firavunları, Nemrutları ne kadar acımasız ve güçlü olurlarsa olsunlar, eğer bizler direnirsek, mücadele edersek, değerlerimize ve insan onuruna bağlı kalırsak; her zaman için bir çözüm ve yol vardır.
Yani öyle biten bir şey yok.
Moralimizi bozmaya, şimdiden ağıt yakmaya, karalar bağlamaya, yenilgi edebiyatı yapmaya gerek yok.
Her şey bize, bizlerin mücadelesine bağlı.
Bizler mücadele edersek, çaba ve çalışma sahibi olursak, değer ve doğrularımıza bağlı kalırsak amansız insanlık düşmanlarını yenilgiye uğrattığımız gibi, geleceğimizi de daha daha görkemli bir şekilde kurabiliriz.
Bu noktada karşımızdaki gücün sayısal çokluğu, örgütlülüğü ve iktidar olması son sözü söyleyeceği ve bizleri yer yüzünde sileceği anlamına gelmiyor.
Son sözü daima mücadelede azim, kararlılık, süreklilik gösterenler söylerler.
Kaldı ki bizler haklıyız ve bu manada insanlığa hitap eden, tüm insanlığa söyleyecek sözü olan ve yine başkaları gibi düşmanlık ve nefret söylemi ve eylemi değil, kardeşlik ve hoşgörü temeline dayanan bir inancımız ve bu inancın şekillendirmiş olduğu muazzam güzellikte bir kültür birikimimiz var.
Böylesi bir inanca sahip olduğumuz için sayısal olarak azınlıkta olmamız doğru ve değerlerimizin kısa sürede kabul görmeyeceği manasına gelmiyor.
Sayısal olarak azınlıktayız, evet, ama diğer yandan inanç olarak temelimiz sağlam.
Temelimizde sevgi var, saygı ve hoşgörü var, kardeşlik ve barış var, dayanışma ve hakkaniyet var.
Böylesi sağlam temeli olan bir inanç gerçekliğinin sayısal olarak azlığı ve yine buna inanıp mücadele edenlerin bir avuç kadar olması onların çoğalmayacağı, gelişmeyeceği, büyümeyeceği anlamına gelmiyor.
Şuna kesinlikle inanalım: zorluklarımız var, sayısal olarak azınlıktayız, hizmet edenler bir avuç kadar, fakat tüm bunlara rağmen inancımızı, tutkumuzu, hizmetimizi ve aşkımızı diri tutabildiğimizde hiç bir şeytani güç karşımızda duramaz.
Bu şeytani güçler ne kadar örgütlü ve iktidar sahibi olursa olsun yinede tutunamazlar.
Eninde sonunda galip gelecek olan Hak inancına mensup olup hakikat yolunda yürüyenler olacaktır.
Ne mutlu tüm bedellere rağmen ısrarla ve zerre kadar tutkularından bir şey yitirmeden verdikleri ikrarlarına bağlı kalıp hakikat yolunda yürüyenlere.”
Remzi Kaptan
|