Gönüldeki Aleviliğin Davranışa Yansıması
Alevi olmakla beraber inanç ve kültür olarak Alevilikten uzak ve ilgisiz bir kişi ile yaptığım sohbet sırasında bu kişi ilginç bir soru sordu.
Bu kişi (kendisi de biraz hayret ederek) “ben Aleviyim ama açıkçası Alevilik ile pek ilgim yok.
Hayatımda ceme gitmedim, bir duayı bilmem, 12 imamların isimlerini bile bilmem, hiç bir cemevine veya Alevi derneğine üye değilim.
Alevilik ile hiç ilgim olmamasına rağmen ben yeni bir insan ile tanıtığımda o insanın Alevi olup olmadığını neredeyse hemen yüzde yüze yakın şekilde çözebiliyorum.
Bu nasıl oluyor ki?”
Daha öncede benzer tespitlerle karşılaşmıştım.
Evet, nasıl oluyor bu?
Alevilerin dışsal öyle belirgin bir özellikleri yok.
Yani Uzakdoğu'lular gibi çekik gözlü veya Afrikalılar gibi siyah derili veya Batı Avrupalılar gibi sarışın ve mavi gözlü olmak gibi belirgin ve hemen ayırt edilecek özellikleri yok.
Yine erkeklerin belli bir şekilde sakal bırakmak, kadınların belli bir şekilde giyinmeleri (türban takmaları) gibi bir özellikleri de yok.
Yine tek bir dili konuşmuyor ve konuşmuş oldukları dilleri başka inanç mensupları da konuşuyor.
Tüm bunlara rağmen nasıl oluyor da Aleviler bir birlerini hemen tanıyorlar?
Her ne kadar Aleviliği bilmiyor ve yaşamıyor olsak da, görünürde Alevilik değer ve kültürü yaşamımızda belirleyici olmasa da aslında Alevilik adeta genlerimize işlemiş ve bu genlere işleme davranış ve üslubumuza yansıyor.
İşte bu yansımanın neticesindedir ki bizler bir birimizi tanıyoruz, biliyoruz.
Görünmez bir bağ var aramızda.
Gönülden gönüle giden, elle tutulmayan, gözle görünmeyen bir bağ olduğu için bir birimizi hissediyor ve tanıyoruz.
İşte “bu da candır” diyoruz.
Her ne kadar Alevilikten uzak ve duyarsızda olsak bu bağ aramızda var.
Daha doğrusu bu uzak ve ilgisiz olduğunu düşünen, iddia edenlerde bile Alevilik üslubu ve davranışı var.
İşte bu üslup ve davranıştan tanıyoruz bir birimizi.
Bazıları bu gönül bağına “kan çekiyor, o da bizden, o da can” diyor.
Bu başka niyetle de söylenmiş olsa dahi doğru bir söylem değildir.
Alevilik bir ırk kimliği değildir, bir inanç kimliğidir.
Sadece bir ırktan, etnik kimlikten Alevi yoktur.
Yer yüzünde yaşayan tüm farklı etnik kimliklerden insanlar istedikleri takdirde ikrar verip Alevi olabilirler.
Dolayısıyla Alevilik ırkların, etnik kimliklerin değil, kamil insanların, yani Kırkların (Kırkıda bir olanların) inancıdır.
Sonuç olarak.
Kendimizi Alevilerin yanında daha rahat ve güvende hissetmiyor muyuz?
İstediğimiz şekilde davranış ve söylemde bulunmuyor muyuz?
O halde; böylesi değeri ve toplumsal aidiyet duygusunu neden daha çok geliştirmeyelim?
Neden daha çok Aleviliği öğrenip uygulamayalım?
Neden Alevilerin varlığına ve doğrularına sahip çıkıp savunmayalım?
Remzi Kaptan
|