Bitmeyen Kinin Artık Son Bulması Gerek
Remzi Kaptan
remzi.kaptan@yahoo.com
Adamın bir güya kardeşliğe hizmet etsin diye bir kitap yazmış. Yazdığı kitapta büyük Alevi önderi Şah İsmail ve onunla mücadele halindeki Osmanlı padişahını anlatıyor.
Kardeşliğe hizmet etsin diye yazdığını iddia ettiği kitapta akıl almaz yalan, çarpıtma, hakaret, küfür, aşağılamalarla Şah İsmail'den ve Alevilerden bahsediyor. Ve zerre kadar utanmadan, yüzü kızarmadan çıkıp birde kardeşliğe hizmet ettiğini söylüyor. Bu kitap ile bırakalım kardeşliğe hizmet etmeyi, aksine düşmanlık yaptığı gibi genç beyinlere de Alevilik düşmanlığı kodluyor.
Aradan beşyüz (500) yıl geçtiği halde Yavuz'un torunları Şah İsmail'e ve Şah İsmail'in şahsında cümle Alevilere kin kusmaya devam ediyorlar.
Ne bitmez bir kinmiş bu!
Şah İsmail'i Çaldıran savaşında yendikleri halde, yine savaşa giderken Anadolu topraklarında yegane suçları Alevi olmak olan binlerce masum ve günahsız insanı akıl almaz yöntemlerle vahşice öldürdükleri halde yinede kinleri devam ediyor.
Ne bitmez bir kinmiş bu!
Anadolu coğrafyasında toplumun yüzde seksenlik %80) gibi bir çoğunluk nüfusa sahip iken sayıları bu gün mevcut nüfusun üçte birine düşmüş olduğu halde, yinede Alevilere olan kinleri bitmiyor.
Ne bitmez bir kinmiş bu!
Nasıl bir ruh halidir bu böyle? Nasıl bir dünya, insan, din tasavvurudur bu böyle? Nasıl bir algılayış ve kodlamadır bu böyle?
Akıl alır gibi değil.
Ama gerçek böyle.
Var olan gerçeklikte bitmez bir kin var. Bu kin yeni kodlamalarla gelecek nesillere de aktarılmaya devam ediliyor. Buda gösteriyor ki gelecek çağlarda da Alevi düşmanlığı bu topraklarda var olmaya, her dem canlı kalmaya devam edecektir.
Alevilere ve Aleviliğe karşı tarihten günümüze değin -ve böyle devam ederse gelecek çağlarda da sürecek olan- bir düşmanlık var. Belki bazı insancıl duygulara sahip kişiler bunu abarttığımızı söyleyip her toplumda karşıtlıkların olduğunu söyleyeceklerdir. Doğru, her toplumda karşıtlıklar var. Ancak Alevilerin yaşadığı coğrafyada Alevilere olan karşıtlık öyle alışageldik bir karşıtlık değildir. Düşmanlık boyutu akıl almaz derecede yüksek olan bir karşıtlıktır. Tamamen yok etmeyi, kendisine benzetmeyi esas alan, kendisinden başka hiç bir farklılığa tahammülü olmayan, kendisi dışındaki herkesin günahkar, kafir olduğuna inanan bir karşıtlıktır. Din, kutsal değerler adına her türlü zulmü meşru görüp ve bunu kahramanlık, cennet karşılığı bilerek uygulayan bir karşıtlıktır. Yıl 2000 bin olmuş, 3000 bin olmuş hiç önemli değil. Bu zihniyetin zaman, çağ diye bir sorunu yok. Büyük bir iştah ve kararlılıkla, yüzlerce yıl önceki fetvaların doğruluğundan zerre kadar kuşku duymadan bunları güncelleyerek gereklerini yerine getirme çabasındadır.
Böylesi bir anlayış, yani kendisi dışındaki bütün inançları ve ibadet biçimlerini “kafirlik, münafıklık, rafızilik” olarak anlayan ve böylece kendisinin “tek doğru inanç” olduğundan yola çıkarak diğer bütün inanç mensuplarının ya kendisine benzemeleri yada yok olmaları gerektiğine inanan bir zihniyetin gerçekliğini acı tecrübelerle yaşıyoruz. Bunun neresi abartı olsun ki?
Bu zihniyet mevcut değil mi? Bu zihniyet kendisi dışındaki herkesi kafir görmüyor mu? Kendisi dışındaki bütün inançların batıl, sapmış, yanlış olduklarına inanmıyor mu? Bu “yoldan çıkmışlarında” yola gelmesi için her yolu denemek gerektiğini, gelmedikleri takdirde yok edilmeleri gerektiğini fetvaları yazmıyor mu? Bu fetvaları imkan buldukları her an uygulamıyorlar mı?
Bu kitapta bu fetvaların, düşmanca karşıtlığın tezahüründen başka bir şey değildir.
Adını vermek istemediğimiz oldukça popüler olan ve yüz binlerce satan sözümona kardeşliğe hizmet edeceğini ileri sürdükleri kitapta bitmez tükenmez kinlerini kusan bu zihniyetin kardeşlikten anladığı herhalde budur: Nefret, kin, öfke, yok sayma, kabullenememe ve gelecek kuşaklarda bile Alevi düşmanlığını kodlama.
Söz konusu zihniyet cümle insanlık için bir tehdit niteliğindedir. Bu zihniyet kendisi gibi olmayan herkesin katlinin vacip olduğuna inanan bir zihniyettir.
Bu anlayışa karşı olmak ve bu anlayışın giderilip cümle insanların farklılıklarıyla değerli olduklarının kabul görmesi gerektiğini söylemek/kabul görmesini sağlamak salt Alevilerin değil, herkesin görevidir.
Herkesin inancı kendisince doğru ve değerlidir. Bu noktada kimsenin inancı Alevilerin inancından üstün ve değerli değildir. Diğer inançlar ne kadar değerli ve önemliyse Alevilikte bir o kadar değerli ve önemlidir.
Evet, bitmeyen ve bitmemesi için caba gösterilen bu kinin bir an önce yer yüzünde silinmesi için, istisnasız bir şekilde hiç kimsenin dininden, dilinden, renginden, cinsiyetinden dolayı dışlanmadığı ve düşmanca görülmediği bir dünyanın var olabilmesi için bu düşmanlığı yayan zihniyetle, gerekçesi ne olursa olsun farklı olana yaşam hakkı tanımayan bu zihniyetle mücadeleye cümle dışlanan ve yok edilmek istenenlerin destek vermeleri gerekiyor.
|