Aleviliğe Uymak Yerine Aleviliği Kendimize Uydurmaya Çalışmak
Alevilik, ilk insan ile başlayıp, Hz. Muhammed ve Hz. Ali ile zirve noktasına ulaşıp, tamamlanmış olan ve oradan diğer erenlerin hizmetleri ile günümüze kadar gelmiş olan bir inançtır.
Adeta asırların imbiğinden süzülüp günümüze en rafine hali ile ulaşmış bir inançtır.
Ahkamı, erkanı oturmuş olan, kural ve ilkeleri belli olup temelleri sağlam olan bir inançtır.
Her şeyden önce inanç önderleri ve samimi taliplerle yaşanıldığına bir çok yerde tanıklık edilen bir inançtır.
Yani öyle zamanın ötesinde kalmış, sadece anılarda ve kitaplarda kalmış bir inanç değildir.
İnanç olarak çok baskın ve etkin olmasa da hala sayısal olarak küçümsenmeyecek bir kitle tarafından yaşanılan, yaşatılan ve doğruluğuna ölümüne bağlı olunan bir inançtır Alevilik.
Böylesi inanç kuralları, ilkeleri, ibadet ve ritüelleri belli olan, değerleri ve kültürel zenginliği asırların birikimiyle günümüze ulaşmış olan bir inanca inanmak veya inanmamak kişinin özgür iradesi ile tercih edeceği bir durumdur.
Fakat, kişi Aleviliğe inanmak ve kurallarını yerine getirmek yerine, kendi yaşantısına Aleviliği uydurmaya çalışırsa, burada çok ciddi sıkıntılar ortaya çıkar.
Bir çok kişinin yaptığı, yapmaya çalıştığı ve başkalarına da ısrarla doğru diye dayatmaya çalıştığı budur.
Kişi, kendi yaşantısına Aleviliği uydurmaya çalışıyor.
Oysa Alevilik kişilerin yaşantısına uydurulamaz.
Aleviliğin ilkeleri, söylemleri, kuralları, ibadetleri ve bir bütün halinde değerleri, doğruları açıktır, nettir, ortadadır.
Bunları evirip, çevirip kendi geriliklerine, yamukluklarına uydurmaya çalışmak beyhude bir çaba ve gülünç bir durumdur.
Gülünçtür, çünkü sanki Alevilik bilinmiyor, yaşanmıyor.
Sanki ibadet ve kurallarına, değer ve doğrularına ölümüne bağlı pirler, talipler yok.
Alevilik biliniyor ve en önemlisi yaşanılıyor.
Böylesi yaşanılan bir inancı bir takım teorilerle evirip çevirmek, kimseye uzun vadede bir şey kazandırmaz.
Evet, bir kafa karışıklığı ortaya çıkmış olabilir.
Fakat zamanla tozlar kalkacak ve her şey yerli yerince ortaya çıkacaktır.
Alevilik inancının erkanı, ibadeti ve kuralları bellidir.
Bunlar herkese hitap etmeyebilir, herkesi kapsamayabilir ve böyle olduğu için insanlar Aleviliğe inanmak zorunda değiller, Aleviliği savunmak durumunda değiller, yani kısacası Alevi olmak zorunda değiller.
Böylesi durumda yapılması gerekenler Alevi olmadığını beyan etmek ve bu beyanın arkasında durmaktır.
Lakin Aleviyim deyip de Aleviliğin kurallarını inkar etmek, kendi yaşantısını Alevilik ilke ve değerleri olarak anlatmak, buna teoriler geliştirmek doğru olmadığı gibi ahlaki de değildir.
İnsan Alevi olup kurallarını yerine getirmiyor olabilir, bu gayet doğaldır.
Ama kurallarını yerine getirmemek, ilke ve değerlerini dikkate almamak ve bunu Alevilik böyle değil diye gerekçelendirmek doğru olmayandır.
Sonuç olarak Alevilik inancının yolu, erkanı, ilkeleri bellidir.
Bunları bile bile kendi yaşantımızı Alevilik diye dayatmak kabul edilemez bir durumdur.
Remzi Kaptan
|