atag logo1

Alevi Toplumu-Alevitische Gemeinde

ATAG e. V.

Tauben Str. 20,  70199 Stuttgart

email: alevitentum@yahoo.de   tel: 0173 780 56 17

Home/ Ana Sayfa

Kontakt

Spende/ Bağış

Remzi Kaptan

Sorularla Alevilik

Çocuklarımıza Aleviliği Nasıl Öğretebliriz?

Cem

Alevi Duaları- Gülbank

Die Alevitische Lehre

Alevi Teaching

Het Alevitisch Geloof

Ensenanzas del Alevismo

Doutrina Alevi

La Dottrina Alevi

Kitap/Bücher

İnsan Nasıl Anlam ve Mutluluk Dolu Bir Yaşamın Sahibi Olur

Bu dünyayı eziyet ve çile yeri, gam ve keder diyarı olarak görmek ve buna göre çileli bir yaşamı bile bile seçmek ne kadar doğru?

Güvenin ve paylaşımın, kardeşlik ve barışın hakim olduğu, mutlu akşam sofraları ve aydınlık sabahların çoğunlukta olduğu bir yaşam; neden uzak ve ulaşılmaz bir yaşam olsun ki?

Yokluk aleminden (Batın) varlık alemine (Zahir) gelmiş olmak, canın beden sahibi olması başlı başına bir hediye ve Hakkın her insana lütfüdür.

Bu manasıyla yaşamak biz insanlar için bir hediyedir.

Paha biçilemez, değeri tartışılmaz ve başka hiç bir şeyle kıyaslanmayacak kadar yegane bir armağan.

Böyle bir hayatı elbette anlamına uygun olarak, verimli ve mutlu bir şekilde yaşamak en doğru olanıdır.

Peki böyle midir?

Yani her insan hayatı anlamlı, verimli, dolu dolu ve mutlu bir şekilde yaşıyor mu?

Yoksa insanların geneli hayatını yaşamadan yaşayıp mı Hakka yürüyor?

Genel olarak insanların önemli bir kısmının hayatlarını anlam ve mutluluktan uzak bir şekilde yaşadıklarını gözlemliyorum.

Bizlerin toplumsal gerçeğinde bu biraz daha yoğun ve boyutlu.

Peki neden böyle ve buna karşın nasıl bir çözüm geliştirmek gerekiyor?

İlk önce şu tespiti yapalım: dünyaya gelmiş olan her can, istinasız her insan özel ve değerlidir.

Her insan anlam ve mutluluk dolu bir hayatın sahibi olabilir ve olmalıdır.

Olamamasının bir çok sebepleri vardır fakat bu çok sebepleri iki ana sebebe indirgeyebiliriz.

Bunlardan ilki: varoluşsal (ontolojik) anlam arayışıdır.

İkincisi: yaşamsal sorunların çözülememesidir.

İnsanın hayatın anlam ve önemini kavrayamaması, ötelerin ötesine dair bir fikri ve inancının olmaması ve yine nereden gelip nereye gideceğinin belirsiz olması; mutsuzluk nedenidir.

İnsan öylesine yaşayamaz.

İnsanın yapısı, zekası, gelişmişlik düzeyi, sezgisi ve duygusu; yaşamın sadece şu an ile sınırlı olmadığını, daha öncesi olduğunu ve bedensel olarak noktalansa dahi ruh (can) olarak sonrasının olduğunu insana her nefeste yaşatır, hissettirir.

Var olmaya, neden ve niçin var olduğunu bilmeye insanın ihtiyacı vardır.

Bu ihtiyacın giderilmemesi mutsuzluk kaynağıdır.

Diğer yandan bu ihtiyacın doğması için bazı temel yaşamsal şartların yerine getirilmesi gerekiyor.

İnsanın temel gereksinimleri olan yeme-içme, barınma ve soyunu devam ettirme kaygısının olmaması gerekiyor.

Bu kaygıların olması ve insanın durmadan bu temel gereksinimlerden doğan sorunlarla uğraşması, insanın varoluşsal sorunlara gitmesini engelliyor.

İnsan bu temel sorunlardan dolayı daha çok mutsuz, huzursuz ve sıkıntılıdır.

Görünürde kimsenin barınma, yeme içme ve soyunu devam ettirme sorununun olmaması gerekiyor.

Ancak çağın (ve aslında her çağın kendince böyle sorunları var) getirmiş olduğu rekabet, tatminsizlik ve durmadan daha çoğunu, daha iyisini isteme, herkesten üstün olma çabası ve daha yığınla benzer nedenden dolayı yaşamsal sorunlar devam ediyor.

Bir insan tasavvur edin, iyi kötü bir evi var, az veya çok yiyeceği ve asgari düzeyde de olsa bir işi ve geliri var.

Yine ailesi ve çocukları var.

Bu insan görünürde yaşamsal sorunlarını gidermiş oluyor ancak göründüğü gibi olmadığı için yaşamsal sorunlar daha bir boyutlanmış olarak sürüyor.

Yaşamsal sorunlar çoğaldığı için mutsuzluk daha bir artmış, tatminsizlik çoğalmış ve anlam dolu hayattan epey uzaklaşılmış olunuyor.

Bu insanın başını sokacağı ve soğuktan korunacağı bir evi olduğu halde, temel yiyecek ve içeceği ve yine ailesi olduğu halde neden ve nasıl yaşamsal sorunları çoğalıyor?

O ev yetmiyor, o yiyecekler yetmiyor, daha başka araçlar ve ihtiyaçlar kendisini temel ihtiyaç diye kabul ettiriyor.

İnsan daha çok tüketmek, daha çok harcamak, her şeyin en iyisine sahip olmak ve rekabet içinde olduğu diğerlerinden her şeyiyle daha bir önde olmak istiyor.

Evini büyütmek, geliştirmek istiyor, en iyi semtte, site de almak istiyor, çocuğunu en iyi okula göndermek istiyor, kendisinin cemiyet hayatında daha ön planda olmasını istiyor.

İstiyor da, istiyor, isteklerin sonu gelmiyor.

İstekler çoğalıyor, çoğalan istekler anlam arayışını geriye atıyor ve mutluluğun özünün kaybolmasına neden oluyor.

Çünkü insan artık daha çok tükettikçe ve herkesten daha iyi bir konumda olduğuna inandıkça mutlu olduğunu sanıyor.

Bu aslında sanal ve yanıltıcı bir mutluluktur.

Elbette temel gereksinimlerin dışında da insanın yaşadığı toplum ve çevrede ortalama bir hayatının olması, ortalama bir tüketiminin olması gerekiyor ve bu asla aşırılık ve doyumsuzluk değildir.

Bunun olmayışı her insan için mutsuzluk değildir fakat bazıları için mutsuzluk nedeni ise, bu satırların yazarı bunu anlayışla karşılar.

O halde ne yapmak gerekiyor?

Mutlu olmamız gerektiğinin ve mutluluğun herkesin en temel hakkı olduğunun bilincinde olmamız gerekiyor.

Mutlu olmanın temel kriterleri ise ontolojik ve yaşamsal sorunların çözüme kavuşturulmasıdır.

Yaşamsal sorunların çözümü öyle başkalarının zenginliklerine hayıflanarak elde edilmez.

Çaba, azim, gayret ve yaşadığımız şartların, kendi gerçekliğimizin bilincinde olmamız yani ayakları yere basan tespitler ile nelere ulaşabileceğimiz ve nelere ulaşamayacağımızın hesabının iyi yapılması ile olur.

Varoluşsal sorunların çözümü ise Alevilik inancının penceresinden hayata bakmak ve bu bakış ile hayatı anlamlandırmak ile mümkün.

Mutluluk bize uzak ve yabancı değildir.

Öyle arada sırada olacak bir halde değildir.

An be an, her nefeste mutlu olmak mümkün.

Hayatı mutluluk üzerine yaşamak mümkün.

Maddiyat ve maddiyat ile ilgili eksikliklerin giderilmesi bizim elimizde.

Bu noktada mücadele etmek, çabalamak ve bunları yaparken de mutlu olmak, huzurlu olmak, umutlu olmak mümkün.

İnsan nasıl mutlu ve anlamlı bir yaşamın sahibi olur sorusunun özet cevabı şudur: insan kendisinin bilincinde olduğu müddetçe, azim ve irade göstererek mücadele ettiği sürece anlam ve mutluluk dolu bir yaşamın yolundadır demektir.

Böylesi bir yola giren insan için maddiyat ve ontolojik sorunların zerre kadar önemi yoktur, o kişi mutlaka bir çare bulur ve hayatını bu minval üzeri yaşamaya gayret eder.

Remzi Kaptan 

 


Statistiken

 

Anrede:
Ihr Vorname:
Ihr Name:
Telefon-Nummer:
eMail:
Grund Ihrer Nachricht: Ich habe eine Frage
Ich habe einen Vorschlag für Ihre Seiten
Ich habe eine Kritik anzubringen
Text:

 

Kopieren nur mit Quellenangabe/Kaynak gösterilmeden kullanilamaz!