Alevilik İnancında Doğaya ve Hayvana Bakış
Alevilik inancı, kişinin kendisi ve çevresiyle, doğayla, cümle varlıkla barışıklığını esas alan bir inançtır.
Bu barışıklık insana, doğanın hakimi değil, bir parçası olduğunun bilincini birlikte getiriyor.
İnsan, özel ve değerli bir varlıktır, Eşref-i Mahluktur.
Yani yaratılmışların en şereflisidir.
Böyle olmakla beraber insan diğer varlıklar üzerinde sonsuz hak sahibi ve üstün değildir.
İnsanın üstünlüğü ve özelliği, idrakindedir, bilinci ve inancından dolayıdır.
Bu bilinç ve inanç insana diğer varlıklar üzerinde tahakküm kurma hakkını vermez, aksine diğer varlıkları koruma ve kollama sorumluluğu yükler.
Alevilik inancının doğaya ve hayvanlara bakışı bu şekildedir: koruma, kollama, sahip çıkma, birlikte yaşama.
Asla diğer canlılar üzerinde bir hakimiyet kurma ve onları ezme seklinde değildir.
Yol önderlerimizin ortaya koydukları ilkeler ve yine inancımızın uygulanması barışıklık eksenlidir.
Alevilik inancında kurban
Doğayla, hayvanlarla ve cümle varlıkla barışıklığı esas alan bir inanç olan Alevilikte kurban geleneğinin olması bir çok kimse tarafından yadırganan bir durumdur.
Alevilikte kurban geleneği, inancı var, bu doğrudur.
Diğer yandan Alevilikte ki kurban anlayışı hayvan kesip et yemek değildir.
Kurban ile amaçlanan iyilikte bulunmak, güzellikler oluşturmaktır.
Eski çağlarda, beslenmenin ve birisine iyilikte, ihsanda bulunmanın yolu, ona kurban (bir hayvan veya et) vermekti.
Adak adamak, kurban niyet etmek inançlarda ve inancımızda vardır.
Özü itibariyle bununla amaçlanan iyilikte bulunmak ve yardım etmek, yardımlaşmaktır.
Ki tüm bunların dışında, ötesinde inancımızda kansız kurban diye çok önemli bir anlayış, gelenek ve uygulamada vardır.
Yukarıda nedenleri ile izah etmeye çalıştığımız gibi hayvansal ürünlerden yararlanmak insan için eski çağlardan günümüze önemli bir kaynaktır.
Hayvanların insanların gelişiminde çok yararları olmuşlardır.
Bu anlamıyla inançsal olarak insanların hayvanlardan yararlanması doğrudur.
Diğer yandan hayvanı ve doğayı gözetmeyen, ihtiyaç ve gerek olmadığı halde çok kötü şartlarda kar amaçlı bir hayvansal üretim-tüketim kabul edilemez.
Bu, doğallığın sınırlarının aşılması ve inancın barışıklık ilkesine aykırı bir durumdur.
Bu, doğa ve hayvan üzerinde egemenlik demektir, hoyratça ve hiç bir hak tanımadan, doğal dengeyi gözetmeden, ihtiyaçtan dolayı değil, kar ve aşırı tüketim maksatlıdır.
Böylesi bir yaklaşım hem çevre için hem de hayvan için kabul edilemez bir durumdur.
İnsan doğanın hakimi değildir ve yine hayvanlar üzerinde böylesine bir hoyratça hakka sahip değildir.
İnsan doğanın bir parçasıdır ve hayvanların haklarına saygılı olmakla yükümlüdür.
İnsan ihtiyacının ötesinde ve tamamen kar amaçlı olarak doğaya ve hayvanlara yaklaşım inancın özüne aykırıdır.
Alevilik inancı insana doğayı koruma sorumluluğu yüklemiştir.
Yine hayvanlara yaklaşım da bu temeldedir.
Hayvanlar üzerinde sonsuz bir hakkı yoktur insanın, aksine sorumlulukları vardır hayvana karşı.
Sonuç olarak:
Herkes vejeteryan veya vegan olsun diye bir dayatma doğru olmadığı gibi, sınırsız bir tüketim de doğru değildir.
Yine hayvanların daha çok tüketilmesi sonucu üretim şartlarının oldukça kötü olması, hayvanların haklarının gözetilmemesi kabul edilemez bir durumdur.
Esas olan doğal dengenin gözetilmesi, insanın Eşref-i Mahluk olmanın bilincinde olarak doğayı yok edici ve hayvanlara kıyıcı olarak değil, çevresel dengeyi sağlayıcı ve hayvanlara yaklaşımının insancıl olmasıdır.
Remzi Kaptan
|