atag logo1

Alevi Toplumu-Alevitische Gemeinde

ATAG e. V.

Tauben Str. 20,  70199 Stuttgart

email: alevitentum@yahoo.de   tel: 0173 780 56 17

Home/ Ana Sayfa

Kontakt

Spende/ Bağış

Remzi Kaptan

Sorularla Alevilik

Çocuklarımıza Aleviliği Nasıl Öğretebliriz?

Cem

Alevi Duaları- Gülbank

Die Alevitische Lehre

Alevi Teaching

Het Alevitisch Geloof

Ensenanzas del Alevismo

Doutrina Alevi

La Dottrina Alevi

Kitap/Bücher

Düşkünlük Islah Etmektir

Toplumları bir arada tutan ortak hukukları ve kurallarıdır.

Kuralsızlık ve hukuksuzluk toplumsal kaos ve başıboşluk demektir.

Kurallara uymak, ortak hukuka bağlı kalmak ayrım gözetmeksizin toplumu oluşturan tüm bireyler için geçerlidir.

Yani mevkisi, makamı ve konumu ne olursa olsun, herkes kurallar ve hukuk karşısında aynı konumdadır ve hiç kimse statüsünden veya başka bir durumdan dolayı ayrıcalıklı değildir.

Toplumun birlik, huzur ve düzen içerisinde yaşaması, haksızlığın ve adaletsizliğin oluşmaması için her toplumun kendi özgün şartlarına bağlı ve o toplumsal gerçekliğine uygun hukuku vardır.

Bu manada Alevilerin de ortak bir hukukları ve toplumsal değer ve çıkarları gözeten kuralları vardır.

Günümüzde tam manasıyla uygulanmıyor olsa bile Alevilerin bir Alevi hukukları vardır ve Aleviler tarihlerinde bir çok zorluğu bu hukuka bağlı kalarak aşmış ve yine birliklerini bu hukuka bağlı kalarak korumuşlardır.

Düşkünlük, Alevi hukukunun uyguladığı bir ceza ve ıslah yöntemidir.

Tarih boyunca düşkünlük kurumu hem caydırıcılık ve hemde ıslah noktasında hayati işlev görmüş bir kurumdur.

Düşkünlük uygulaması öyle her isteyenin kendi kafasına göre bir başkasına uyguladığı bir ceza yöntemi olmayıp, şartları ve uygulanma biçimleri etraflıca belirlenmiş olan bir uygulamadır.

Başlıktan da anlaşılacağı gibi düşkünlük cezadan çok ıslah etme ve suçun hiç meydana gelmemesi için önleyici nitelikte olan bir uygulamadır.

Günümüzde düşkünlüğün uygulanması

Evet, tarihte Aleviler ortak bir yaşam oluşturmuşlarsa ve yine bunca zorluğa karşın birliklerini koruyup geliştirmişlerse, bunu tüm Alevilerin uymakla yükümlü oldukları ortak Alevi hukuklarına, kurallarına borçludurlar.

Günümüzde Alevi toplumu hayatın bir çok alanında geri bir konumdaysa, Alevilerin birliği yeteri kadar güçlü değilse, bir çok yönden Aleviler kuşatma ve baskı altındaysa, bunun en önemli nedenlerinden biriside Alevilerin ortak hukuklarını yitirmeleridir.

Eğer Aleviler ortak hukuklarını koruyabilse, kurallarını uygulayabilseler bir çok sorunu aşar ve hayatın her alanında daha iyi bir konumda olabilirler.

Düşkünlüğü de bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor.

Ortak kural ve değer ortadan kalktığı zaman ve Alevi hukukunun yerini başka bir hukuk aldığı vakit toplumsal çözülüş başlar.

Her kafadan bir ses çıkar, herkes kendi hukukunu uygular, herkes kendi kurallarına göre yargıda bulunur.

Böyle olması durumunda daha ortak değerlerden ve hukuktan bahsedilmez ve toplumsal aidiyet duygusu gerilediği gibi çözülme de başlar.

Bu çözülüş değerlerin yitirilmesi, başkalarının değer ve doğrularının kabul edilmesi demektir.

Bu noktadan sonra daha bir toplumsal varlıktan ve o toplumun değerlerinden, ilkelerinden ve en önemlisi inancından bahsetmek mümkün olmaz.

O inanç ve o inancın tüm doğruları hayatta karşılığı olmayan, toplumsal tabanı bulunmayan bir duruma evrilir.

Bu ise tamamen yok olmak ve tarih sahnesinden çekilmek demektir.

Bunun olmaması için Alevilerin ortak hukuklarını korumaları, geliştirmeleri ve en önemlisi de yerli yerince uygulamaları gerekiyor.

Alevilerin kendi varlıklarını korumaları noktasında bu kaçınılmaz ve zorunludur.

Ortak bir hukukun uygulanması toplumsal birliğin korunması ve gelişmesi demektir.

Ortak hukuk aynı zamanda ceza ve ıslahı da beraberinde getiriyor.

Alevi hukukunda düşkünlüğü öyle herkes kendi kafasına göre uygulayamaz.

Yani kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi bir yaşamın sahibi olmayan bir Aleviyi bir diğer Alevi öyle düşkün ilan edemez.

Bu noktada zaman zaman çok basite kaçılıyor.

Özellikle Alevilerin bazı inanç önderleri bu yanlışı yapıyor ve kendisi gibi olmayan bir başka Aleviyi düşkün ilan edebiliyor.

Bu doğru olmadığı gibi, bu düşkünlüğün hayatta bir karşılığı da yok.

Yani birisini düşkün ilan ediyorsunuz da ne oluyor?

O kişiyi tüm Aleviler (çoğunluk) düşkün kabul etmediği için bu düşkün ilan edenin lehine oluyor ve yine düşkünlük kurumunun veya bir bütün halinde Alevi hukuku ve kurallarının basit hale gelmesine neden oluyor.

Birisi düşkün ilan edilecekse bunun sorgusu, yargısı ve darı vardır.

Pir, rehber, mürşit ve yine toplumsal dar divanı vardır.

Bunların hiç birisinin olmadığı ve sadece bir veya bir kaç kimsenin bir araya gelip diğer birisini düşkün ilan etmesinin bir değeri ve kıymeti harbiyesi yoktur.

Sözün özü: Aleviliğin var olması ve devam yaşaması için, Alevilerin hayatın her alanında daha iyi bir konumda olmaları için Alevi hukukunun ve kurallarının işletilmesi gerekiyor.

Bu kural ve hukuk öyle kişisel keyfiyete göre değil, inanç değerlerine ve toplumsal çıkara/birliğe göre işletilmelidir.

Düşkünlük de bu noktada bir ceza sisteminden çok ıslah ve caydırıcı bir araç/yöntem olarak devreye girmelidir.

Remzi Kaptan

 


Statistiken

 

Anrede:
Ihr Vorname:
Ihr Name:
Telefon-Nummer:
eMail:
Grund Ihrer Nachricht: Ich habe eine Frage
Ich habe einen Vorschlag für Ihre Seiten
Ich habe eine Kritik anzubringen
Text:

 

Kopieren nur mit Quellenangabe/Kaynak gösterilmeden kullanilamaz!