Anlam Arayışı
İnsan, temel gereksinimleri yani yeme-içme, barınma ve üreme sorunlarını giderdikten sonra anlam arayışına yönelir.
En başta kendisini, çevresini, toplumu, diğer varlıkları, ötelerin ötesini ve daha yığınla olguyu, olayı, olmayanı anlamaya çalışır.
Gördüğü, duyduğu, hissettiği, algıladığı her şeye anlam vermeye çalışır.
Olan veya olmayana anlam verme arayışı insanlık tarihi kadar eskidir ve öyle görünüyor ki son insana dek de sürecektir bu arayış.
Adını hatırlamadığım bir filozofun belirttiği gibi, belki yaşamın gayesi bu arayıştır.
Hayatın anlamına dair bir çok filozofun, erenin, kamil insanın bir birinden çok değerli tespitleri, önerileri, gözlemleri ve doğruları var.
Bütün bu bilgiler, tespit ve öneriler yine de insandaki anlam arayışına yeterli gelmiyor.
Binlerce senelik bir birikim olmasına karşın, bir çok insanda ki anlam arayışı devam ediyor.
Devam ediyor çünkü her insanın algısı, bakış açısı, beklentisi ve içinde doğup büyümüş olduğu ortam farklıdır.
Farklı olduğu için de anlamlarda farklılaşıyor.
Yaşamın tümünde, bire bir örtüşen ortak anlamlar mümkün değil.
Dönem dönem, belli bir ruh hali için örtüşen anlamlar ortaya çıkabiliyor.
İşte bunun için değerlidir erenlerin ve hayata kafa yoran cümle insanların tespitleri, bakış açıları, gözlemleri ve bunların sonucunda oluşmuş olan önermeleri.
Öncelikle belirteyim ki hayatın boş olduğunu, anlamsız olduğunu, rastlantı ve tesadüfler sonucu oluştuğunu düşünmek, buna inanmak da hayatı anlamlandırmada bir yöntemdir.
Yani hayatın anlamsızlığı da bir anlamdır, anlam verme arayışıdır bazı kimseler için.
İnancımız, yolumuz, erkanımız ve bu inanca tabi olup yolu sürmüş olan erenlerimiz; hayatın anlamlı ve değerli olduğunu, var olmanın, nefes almanın bile başlı başına bir mucize olduğunu bizlere öğretmişlerdir.
Bizlere, hayatımızı, yaşadığımız her anı anlamına uygun bir şekilde yaşamımız gerektiğini ilke olarak göstermişlerdir.
Çünkü bizlerin canının (ruhunun) bedenleşmesi, varlık meydanına çıkması, görünür hale gelmesi; bizler için en büyük mükafattır.
Canın bedenleşmesi, yani bedensel olarak belli bir süre için var olacak olmamız ve sonrasında tekrar Hakka geri dönecek olmamız, bu bedenleşmeye anlam vermemiz ve bu anlam doğrultusunda bir yaşamın sahibi olmamız gerektiğini gösteriyor.
Bedenimiz toprağa dönecek, canımız yani ruhumuz ise Hakka geri dönecektir.
Her şey aslına dönmüyor mu?
Her şeyin aslına dönüyor olması, canında geldiği yere dönecek olması, canın bedenleşmesinin nedenli olduğunu ortaya koyuyor.
Can, (ruh) boşuna bedenleşmedi.
Batından zahire çıkmış ise can, bunun bir nedeni vardır.
Bu bile bizler için hayata anlam verme noktasında önemli bir yol göstergesidir.
Demek ki yaşamak, yaşıyor olmak, var olmak; bir mucize.
Tüm zorluk, sıkıntı, çile ve sorunlara rağmen yine de yaşamak önemlidir, değerlidir, anlamlıdır ve mucizedir.
Bu mucizeye cevap verebilmek için işte yolumuz var, erkanımız var, değerlerimiz ve Ali'miz var.
Nedensiz ve sebepsiz değildir yaşam.
Yaşamak, nefes almak, düşünmek ve hissetmek, acıyı ve sevinci aşabilmek, ötelerin ötesine sezgisel olarak yakın olmak, şah damarımızdan dahi bize yakın olanı ruhumuzun en derin katmanında yaşamaya çalışmak...
Anlam arıyorsak açık olmalıyız bazı şeylere.
Hakk bize şah damarımızdan daha yakınsa, canımız ondan gelmişse, o halde neden korkalım ve neden dünyanın çer çöpü ile yaşamımızı heba edelim ki?
Cümle güzellikler bize açıkken, sevgi ve barışıklık elimizdeyken neden öfke ve kıskançlık ile hayatımızın anlamını yok edelim ki?
Hayatın anlamı elbette her kişiye göre değişebilir, anlamsızlık da bir anlam verme arayışıdır fakat bize göre hayatın anlamı anlamsızlık değildir.
Hayat, anlamlıdır ve bize özeldir.
Yani biz varız, her insan bu manada bir mucizedir.
Bunun anlaşılması belki öyle bir anda gerçekleşmiyor, yine anlatmak öyle kelimeleri ne kadar iyi kullanırsak kullanalım yetersiz kalıyor.
Yaşamak, hissetmek, ibadet ve tefekkür etmek gerekiyor.
Hz. Ali, Pir Sultan Abdal, Hacı Bektaş Veli gibi, yani Alevice bir anlayış ve bakış ile yaparsak, Dört Kapı Kırk Makam ile yol alırsak ayırdın da ve farkında olabiliriz.
Her nefesi soylu bir eylem olarak gören, varoluşa daimi olarak şükür eden cümle erenlere aşk-ı niyazlar olsun.
Remzi Kaptan
|