Köklerin Sağlamlığı Bizi Aydınlık Geleceğe Taşır
Remzi Kaptan
remzi.kaptan@yahoo.com
Toplumsal anlamda inançsal özümüzü ve bu inançsal özün şekillendirdiği, asırların imbiğinden geçmiş olan kültürel değerlerimizi tam manasıyla yaşayamıyoruz. İnancımıza ve varlığımıza karşı tarihten günümüze bir karşıtlık mevcut. Bu karşıtlık bazen azalmış olsa da tarihin bir çok döneminde fiziksel olarak yok etmeye varacak kadar varlığını sürdürmektedir.
Bir yandan tarih boyunca varlığımızı kendisine tehdit olarak gören bir iktidar ve bu iktidarin baskıları, diğer tarafta özellikle son 50 yıllık şehirleşme ile beraber gelen ve hazırlıksız olarak, hiç bir temel değeri gözetmeden, geleneğin kötü olduğuna kani olarak, zemini olup olmadığına bakmaksızın adeta çocuksu bir saflıkla yüzlerce yıllık inançsal değerlerimizin yerine koymaya çalıştığımız ideolojiler ve bunların hayata yansımaları...
Bütün bu iki ana neden ve bu iki ana nedene bağlı sayısız nedenlerden dolayı inancımızı ve inancın şekillendirmiş olduğu, yüzlerce yıllık kültürel birikimden yoksun bir şekilde adeta sanal bir şekilde yapay hayatlar yaşıyoruz. Tatmamız gereken lezzetlerden, solumamız gereken oksijenden, içmemiz gereken berrak sulardan yoksun olarak yaşıyoruz.
Sersemleşmiş bir şekilde yaşadığımız halde bunun bilincinde olmayacak şekilde kendimizi doğru bir yaşamın sahibi sanıyoruz. Oysa ayık olan birinin gözünde kendi duruş ve yürüyüşümüzü görseydik dehşete düşerdik. Öyle sersem, dibe vurmuş bir halde yaşıyoruz.
Biraz daha somut olarak söylersek; sorunlarımız çok. Sorunlarımızın çok olması çaresiz olduğumuz anlamına gelmiyor. Çare; köklerimizle bağlantımızı güçlendirmek ve bu güçlü bağlantıya güvenle çağın -ve gelecek çağların- getirmiş olduğu yenilikleri kendi gelişimimiz noktasında olumluya çevirmek.
Öyle klasikleşmiş olan “özümüze dönersek tekrar eski şaşaalı günleri yakalarız” klişesini tekrar etmiyoruz. Söylediklerimiz; geçmişimizi yok saymadan, bizi bu günlere taşımış olan değerleri horlamadan, yine geçmişimizi putlaştırmadan geçmişimize sahip çıkmak... Diğer yandan geçmişle kurulmuş olan sağlam köprülere güvenerek yenilikleri toplumsal gelişmemiz için değerlendirmek. Özcesi; gelenekle modernliği toplumsal varlığımızın en üst boyutta sürmesi ve toplumumuzu oluşturan bireylerin anlamlı bir hayat yaşamasını sağlayacak şekilde düzenlemektir.
Şimdiye değin yapılanlar daha çok geçmişi tamamen inkar, toplumsal zemini olmayan ancak yeni olan her şeyide kabullenme biçimindeydi. Bunun doğru olmadığını acı tecrübelerle öğrenmiş oluyoruz.
Yapmamız gereken çok zor bir şey değil.
Alevilik yoluna inanmış, kendisini bu toplumun hizmetine adamış insanlar gelenekleriyle güçlü bir köprü kurmak zorundadırlar. Aynı kişiler modern çağın fikirlerini de geleneğin vermiş olduğu bilinçle kendi toplumsal gerçekliğine uygun olarak düzenleyebilirler.
|