Sevmek Ölümü Hiçe Saymaktır
Sevmek, sevdiğinin bir bakışı için dağları delmek, çölleri aşmak, divane olmaktır.
Sevmek öyle sanıldığı gibi hormonların kabarması ile oluşan bedensel bir arzunun tatmin edilmesinin adı değildir.
Sevmek yürekten gelir ve yürek ile ancak anlam verilir sevmeye.
İnsan çoğu kez gerçek manada sevgiyi bedensel tatminin dışında yaşar.
Zaten asıl sevgi budur; bedensel hazzın ötesinde, üstünde yüreğin yüreği sevmesidir.
Onun için sevgilinin bir sözü ile dağlar delinir, yüz yıl zindanda kalınır.
Onun için sevdiğinin yüreğe değen bir bakışı için nice zorluklara göğüs gerilir, en amansız rüzgarda dahi fırtınalara direnilir.
Çünkü yürektir seven ve insana ait olan tek şey insanın yüreğidir.
Sahi bu dünya da yüreğimizden başka bize ait olan ne var ki?
Malımız ve mülkümüz burada kalmıyor mu?
Tüm ailemiz ve varlığımızı geride bırakmıyor muyuz beka alemine göçtüğümüzde?
Hatta bedenimiz bile toprak ile birleşiyor toprak oluyor ve canımızda (ruhumuzda) geri geldiği yere, ana kaynağa yani Hakka dönmüyor mu?
O halde yürek dışında bize ait olan bir şey var mı?
Evet, tek yüreğimizdir bize ait olan ve yüreğimiz ile seversek ancak anlamı olur sevginin.
Eğer yürekten sevmiyorsak, o gerçek anlamıyla bir sevgi değildir.
Yürekten sevince insan yaşam anlam kazanır.
Yürek ile sevmek yaşamın esası, temeli ve nedenidir.
Yürek ile sevmek, yürekten sevmek, hesapsız ve çıkarsız sevmek, bedeni değil de yüreği sevmek, beklenti olmadan sevmek varoluşa verilen yegane anlamdır.
Sevilmek değil, sevmektir esas olan.
İnsan yüreği ile diğer bir yüreği sevdi mi, o yürekten sevgi için ölümü bile hiçe sayar ve zerre tereddüt etmeden ölüme yürür.
Böylesi bir sevgi mucize değil midir?
Böylesi bir sevgi asıl sevgi değil midir?
Böylesi bir sevgiyi yaşamak için değil bir canı, insanın bin tane canı olsa dahi bir an bile düşünmeden vermez mi insan?
Remzi Kaptan
|