Yarimsin, Yarımsın
“Senin sevgin nasıl yüce bir sevgi böyle” diye söyledi adam.
“Yarimsin” diye karşılık verdi kadın.
“Sende diğer yarımsın, yok yok, bensin” dede gözlerinin en derinine bakan kadına.
Ellerini tutmuştu adam, ne güzel ellerdi böyle.
Bir insanın elleri, parmakları, tırnakları bu kadar mı güzel olur.
Ya gözler.
Bir insan bu kadar mı güzel bakar.
Bu nasıl bir bakıştır böyle.
Bunları düşündü adam.
Karşısında duran, elleri ellerinde, gözleri gözlerine kilitlenmiş, sevgisinden şüphe duymadığı, beraber oldukları her an sevgisini en zirvede yaşadığı, saygıyı ve değeri en üst mertebe de gördüğü kadının yokluğunu bir an düşündü.
Soğuk ter bastı vücudunu.
Nasıl ki onun varlığı yaşamsa, güneş ve baharsa, onun yokluğu da yaşamın son bulmasıydı.
Öyle yüce bir sevgi besliyordu ki, adeta kendisinden bile sakınıyordu.
İncinsin istemiyordu.
Kırmak, dökmek bir yana ters bir bakış dahi değmesin ona diye çırpınıyordu.
Öyle hastalıklı ve saplantılı bir durum değildi bu.
Öyle bir kaç aylık bir zaman ile geçen bir şeyde değildi.
Yıllardır an be an yüreğinin en derininde, duygusunun en ulaşılmaz kıvrımında yaşıyordu onu.
Onu düşündükçe yaşam yeni renklere kavuşuyordu.
Ya şimdi?
Ya şimdi neydi bu onu kaybetme korkusu?
“Yarimsin” dedi kadın adamın düşüncelerinden bihaber, her zamanki yüreğe bahar getiren gülümsemesiyle.
“Yarımsın” dedi adam ve devam etti: “yok, yok, bensin.”
Remzi Kaptan
|