Mutsuzluğun Nedenleri
Yaşamak mucizedir.
Bu dünyaya gelmiş olmak, tatların ayırdın da olmak, renkleri görmek, nefes almak-vermek, evlat sahibi olmak, aşık olmak, umut etmek ve en nihayetinde erenlerin kutlu yolunda Hakkı bilip hakikat yolunda gitmek; mucizedir.
Yaşamak bir hediyedir, Hakkın cana (ruha) hediyesidir.
Yani canın bedenleşmesi, varlık meydanına gelmesi ve tüm bu güzellikleri yaşaması Allah'ın insana hediyesidir.
Öyle değerlidir ki bu hediye, her anı özeldir, kutsaldır.
Yaşadığımız her an mutluluk ve sonsuz bir doyumla yaşanılabilinir.
An be an, dem be dem Hakkın güzelliklerini ruhumuzda ve bedenimizde hissedebilir, duyumsayabiliriz.
Bu abartı değildir, mümkündür.
Peki bu pratikte öyle midir?
Pratikte böyle değil ne yazık ki.
Değil her anımız, bazen bir çoklarımızın tüm ömürleri kederle, sıkıntı ve bitmez sorunlarla geçiyor.
Bir çoğumuz yaşamımızı, bize Allah'ın hediyesi olan ve mutlulukla geçmesi gereken yaşamımızı yaşamadan yaşıyoruz.
Hep sorun, stres, hüzün ve kederle.
Bunun böyle olmasında birden fazla faktör etkindir elbette.
Ancak en önemli etken diğer insanlardır.
Evet, yaşamımızı zorlu kılan, sıkıntılı yaşanmasına vesile olan ne ekmek derdi, ne hastalık, ne doğal felaketler, ne varoluşa cevapsızlıktır.
Yaşamımızın mutluluktan uzak yaşanmasının en büyük nedeni benlik yapan, hırs peşinde koşan, kibirli olan insanlardır.
Kendilerini merkeze koyan, kendi çıkarları için vicdansızlığı meslek edinenlerdir yaşamlarımızı bize zehir ve zindan edenler.
Evet, benim bir çok izlenim, gözlem ve yaşadıklarımın sonucunda bunu rahatlıkla diyebilirim.
Yaşamımız verimsizse bu daha çok diğer insanların yukarıda saydığım hırs, nefis, bencillik, kibir, vicdansızlık ve benzer olumsuzlukları yüzündendir.
O kuşatıcı, sevgiyi ve iyiliği esas alan, dayanışma ve paylaşımı merkeze koyan, vicdan muhasebesini an be an yapan, rızalıkla yaşayan, hak yememeyi ilke edinen insanların olmayışı/az oluşu yaşamımızı verimsiz ve mutsuz olmasının ana nedenidir.
Diğer yandan bu insanlar çoğunlukta olsa; yaşam anlamına uygun bir şekilde, dolu dolu geçmez mi?
Rıza Şehri bunun teorik alt yapısı değil midir?
Demek ki işin formülü, şifresi burasıdır.
O halde bizi geri bırakan, mutsuz ve huzursuz eden, yaşamımızı zindana çevirenlerden uzak duracağız.
Yine bize huzur veren, dayanışma ve iyilikte bulunan, hakkımızı yemeyen, hukukumuzu gözeten, merhamet ve vicdan sahibi insanlarla da bir araya geleceğiz.
Bu durumda Rıza Şehri daha ütopya değildir, mikro düzeyde yaşanmasıdır, o gerçek ve olması gereken mutluluk dolu yaşamların olduğu şehrin.
Remzi Kaptan
|