Alevilik Yolu Nazenindir
Aleviliğe inanmak, Aleviliğin ön gördüğü bir yaşama sahip olmak, kişiyi mevcut konumundan daha bir üst mertebeye çıkartır.
Nedir bu bir üst aşama?
Görmenin, duymanın, hissetmenin, düşünmenin gelişmesi, boyutlanması ve yerli yerine oturması, gerçek anlamıyla insanca bir hal alması demektir.
Bunun sonucunda davranış ve söylemler zarafet, estetik, değer, güzellik, doğruluk ortaya çıkartır.
Yani bu durumda Alevi denildiği zaman adeta çevresinde, -hangi din ve ulustan olursa olsun- mıknatıs gibi bir çekim merkezi oluşturur.
İnsanlar böylesi bir Aleviyle konuşmak, arkadaş olmak, çevresinde bulunmak, güzelliklerinden, yaydığı güvenden, inandırıcılığından, samimiyetinden dolayı dostluk geliştirmek isterler.
“Alevilik inancı Tarik-i Nazenin bir inançtır” demiş erenlerimiz.
Bu inanca tabi olmak insanın sadece surette değil, manada da insan olmasıdır.
Nedir manada insan olmak?
Adım adım kemalet ve olgunlaşma isteğidir.
Her anı verimli kılma, anlam verme, güzellikler ve değer ulaştırma bilincidir.
Bu dünyaya gelişin nedensiz olmadığının kavranması ve bunun neticesinde ona cevap olabilme gayretidir.
Sürekli eğitimle, ilimle yoğrulma, okuma ve muhabbetle donanma, inanç ve itikatla bilenmedir.
Ehlibeytin izinde Güruh-u Naci fırkasının ayrıcalığının farkındalığını yaşamında an be an tatbik etmek çabasıdır.
Bu bilinç, farkındalık, ikrar insanın her anını kuşatır, her davranışına yön verir, yaptıklarını ve yapamadıklarını etkiler.
Peki günümüz Alevileri olarak böyle miyiz?
Sürekli ilimle, okumayla, muhabbet ve sohbetlerle gelişiyor muyuz?
İkrar ve itikadın gereklerini ne kadar uygulayabiliyoruz?
Çevremizde çekici bir mıknatıs gibi miyiz, yoksa tersi mi?
Alevi denilince akla güven, samimiyet, dostluk, mertlik, sorunlara çözüm gücü olan, sorulara cevap becerisi olan biri mi akla geliyor?
Alevi denilince insanların yüzünde gülümse, yüreklerinde ferahlık oluşuyor mu?
Bir Alevi inançlı kimse oturması, kalkması, davranış ve üslubuyla rol model midir?
Bilgisi, ilmi, kavrayışı, yapıcılığı ile vazgeçilmez biri midir?
Kaç tane Alevi inançlı kimse bu özellikleri taşıyor?
Taşımıyorsa, acaba neden taşımıyor?
Yoksa bir çoklarımızın Aleviliği sadece Alevi inançlı bir anne ile babadan dünyaya gelmek ile mi sınırlı?
Öyle olmamalı.
Bütün hücrelerimizde tüm boyutlarıyla bu inancın güzelliklerini, aşkını yaşamalıyız.
Ve yaşadıklarımız yaşama, yaşamımıza değer, güzellik, estetik, çekicilik olarak yansımalı.
Birileri bizi gördüğünde, tanıdığında inancımızı görüyor ve tanıyor, yani dolayısıyla Ehlibeyti, Güruh-u Naci'yi temsil ettiğimizin bilincinde olmalıyız.
Ehlibeyti temsil ise adeta Hakk'ın insanda olmasını dilediği özelliklerin bizlerde yansımasını bulması demektir.
Bunlarda yukarıda sayılan olumlu ve anlam taşıyan ve aslında bütün insanlıkta olması lazım gelen özelliklerdir.
Bu özellikler bütün insanlıkta olsa, insanlığın yaşamış olduğu ayrımcılık, sömürü, savaş, yoksulluk kendiliğinden çözülür ve insanlık cennette olmasa dahi sorunların asgari düzeye indiği yaşanılası bir dünyada yaşar.
Demek ki Alevi insanı aslında kendisinin şahsında bütün insanlığa asaleti ve soyluluğu sunuyor.
O halde bu vesile ile bir kez daha kendimizi gözden geçirelim.
Varsa eksiklerimiz tamamlayalım, yetmezliklerimi giderelim, hatalarımızı düzeltelim.
Her adımı, her sözü ve hatta her nefes alış verişi dahi bu bilinç ve ikrarla verelim.
O zaman göreceğiz ki adım adım gelişip büyüyen, kavrayıp güçlenen, anlayıp uygulayan bir can olmuşuz.
Remzi Kaptan
|