El Alem Ne Der
Sandığımızdan daha çok bizi etkiliyor, yönlendiriyor başkalarının bizler için neler diyeceği, demeyeceği.
Bir hareket yapmadan, bir düşünce beyan etmeden 'mutlaka el alem ne der, başkası ne der' diye düşünürüz.
Biz düşünmesek bile yanımızda, çevremizde birileri bize bunu der.
“Yapma, söyleme, sonra el alem ne der?”
Sonra el alemin ne dediğini hepimiz bildiğimiz halde, yinede bunu demekten, bunu düşünmekten kendimizi kurtaramıyoruz.
El alemin iyi bir şey demeyeceği tecrübe ile sabittir.
El alem, en güzel davranışı sergile, en doğru sözü söyle, en efendi ve saygılı duruşa sahip ol yine mutlaka bir kulp takar, yerer ve eleştirir.
Böyle bir genelleme yapmak doğru değil, biliyorum.
Ancak el alemin iyi bir şey dediğini duydunuz mu?
El alem mutlaka bir açık arar ve bulur da, hoş bulamazsa dahi kendisi bir açık yaratır ve yine diyeceğini der.
Madem gerçeklik böyle, o halde neden doğru bulduklarımızı yapmıyor, düşündüklerimizi başkaları ne der kaygısı gütmeden en açık şekilde ifade etmeyelim ki?
Burada ahlak dışı, toplum kurallarına aykırı davranışlar sergilensin, edepsizlik ve ahlaksızlık yapılsın demiyorum.
Hayır, demek istediğim; kişi vicdanında rahatsa ve doğru buluyorsa, özgür bir şekilde düşündüklerini söylemeli ve düşündüklerini söylemekle kalmamalı, aynı zamanda hayata da geçirmelidir.
Bunu yaparken kendi doğrularına göre hareket etmelidir, el alem ne der kaygısını gütmemelidir.
Bu kaygı ve çekince yüzündedir ki bir çok defa en masum ve insani düşünceler dile gelmiyor, en samimi ve doğal davranışlar sergilenmiyor.
Bu durumda insan tutsak değil midir?
Öyleyse, insan tutsaksa, özgürlüğüne kavuşmalıdır.
El alem ne derse desin, düşüncelerimizi söylemeli, doğru bulduklarımızı yaşamalıyız.
Remzi Kaptan
|