Ham Ervah
Neden ruhumuz (canımız) bir bedene sahip?
Neden iyiyi ve kötüyü seçme şansımız var?
Bu dünyaya bizler niye geldik?
Bu dünyaya geldiğimiz gibi gideceğimiz de apaçık ortada değil mi?
Öyleyse gideceğimiz yer neresidir, geldiğimiz yer midir?
Geldiğimiz yerden daha iyi bir yere mi gideceğiz, yoksa daha kötü bir yere mi?
Burası geçici bir mekansa, kalıcı mekanımız da nasıl bir yaşam bizi bekliyor?
O yaşam için neleri yapmalı, nelere ulaşmalı, neyin bilincine ve farkına varmalıyız?
Klasik dinler, mezhepler veya bilinen felsefi akımların penceresinden değil, Aleviler ve Alevilik bakış açısıyla bu ve benzer soruların cevapları nelerdir?
Bedenimizin varlık sebebi canımıza ev sahipliğinden dolayıdır.
Eğer canımız (ruhumuz) olmasaydı bedenimizin varoluş gerekçesi olmazdı.
Yani beden kadar ve hatta bedenden çok can esastır.
Can niye bedene sahip, can neden esas, neden canımız/ruhumuz var?
Var, çünkü canımızın bedenleşmesinin bir anlamı var.
Bu anlamda Hakk'ı bilmek, hakikatlere göre yaşamak içindir.
Varlık nedenimiz bu dünyada budur: Hakk'ı bilmek.
Hakk'ı bilmek, hakikatlere göre bir yaşamın sahibi olmak, varoluşa cevap olabilmek..
Bunun için varız bu sonsuz kainatta, küçük dünyada, sınırlı zamanda.
Bizler bu dünyada özgür irademiz ile varız.
Evet, iyiyi ve kötüyü seçebiliyoruz ve ona göre bir davranışın sahibi olabiliyoruz.
Bizler insanız, robot değiliz, onun için irademiz dahilindedir iyiyi ve kötüyü seçebilmek.
Peki kime göre iyi iyidir ve yine kime göre kötü kötüdür?
İyi ile kötünün sınırı bir birinden her zaman için keskin şekilde ayrılmış mıdır?
Vicdanımıza göre, genel dini ilkelere göredir iyi ile kötünün sınırı ve tanımı.
Nedir bunlar?
İnsan öldürmeyeceksin, sömürmeyeceksin, baskı uygulamayacaksın, harama el atmayacaksın, tecavüz etmeyeceksin, ayrımcılıkta bulunmayacaksın.
Yani kul hakkı yemeyeceksin.
Razı edecek, razı olunacaksın.
Sana yapıldığında feryat figan ettiğin şeyi gönül rahatlığıyla başkasına yapmayacaksın.
Doğaya, cümle varlığa saygılı olacaksın, onun efendisi değil, bir parçası ve tamamlayıcısı olduğunun farkında ve bilincinde olacaksın.
Bu dünyaya geldiğimiz gibi gideceğimizde ortada olduğuna göre yukarıdaki temel kurallara uyum göstermek esastır, şarttır.
Kötülüğü engellemek, yok etmek iyiliği ve güzelliği yaşatmak geliştirmek..
Yardımlaşmayı, paylaşımı, kardeşliği esas almak, sömürü ve hile bazlığı, mal biriktirmeyi doğru görmemek..
Geldiğimiz yere gideceğiz ve geldiğimiz yere gitmenin tek geçerli bileti budur: Hakk'ı bilmek, Hakk'ı bilmek kendini bilmektir, kendini bilmek ise yukarıda özetlenen öldürmemek, çalmamak, sömürmemek, dışlamamak ve daha benzer davranışlardır.
Eğer bunu yapmazsak, sömürür ve çıkarımız için her türlü hilebazlıkla haksızlığı yaparsak; o vakit gideceğimiz yerin konumu farklılaşır.
Doğru yere gitmenin yolu bu kurallardan geçiyor, aksi halde yanlış araç ile başka ve hiç istemediğimiz bir yere gideriz.
Oysa gitmek istediğimiz ve gitmemiz gereke yer mutlaklığın, tamamlanmışlığın olduğu, tüm yoksunlukların giderildiği yerdir.
Evet, canımızın bedenleşmesi, bu dünyaya gelmemiz, davranışlarda özgür irademizin olması, vicdanımızın denetim mekanizması, bize yapılmasını istemediğimizi başkasına yapmamamız..,
Tüm bunlar için Hakk'ı bilmek gerekiyor ve bu hakikatlere göre yaşamak gerekiyor.
Bu olduğunda başlangıçta ham ervah olan ruh (olgunlaşmamış olan ruh) olgunlaşır, kemalete ulaşır.
Olgunlaşmak için, kemalet sahibi kamil bir insan olmak içindir işte bütün bu yolumuzun/inancımızın kuralları.
Hem bireysel hemde toplumsal ibadetimiz (cem) bizi kemalete götüren adımlardır.
Bunca tefekkür, deyiş, dua bunun içindir.
İçsel olana yolculuk, içi bilmeye yönelik keşifler...
Zahiri olanı, fiziki olan dünyayı keşif noktasında yol alıyoruz, içsel olanı arkalıyoruz.
Onun içindir ki çoğumuz halen daha ilk kapının ilk adımındayız, ham ervahız.
O halde ikinci adım için isteğimiz varsa tefekkür etmeye ne dersiniz?
Remzi Kaptan
|