Hayatını Yaşa
Kalitesizliğin esas alındığı, değerlerin ve değerli olmanın dıştalandığı, günü birlik ve çıkara dayanan ilişkilerin hakim olduğu, yobazlık kadar yozluğun arttığı bir zaman diliminde yaşıyoruz.
Bu çağda ve zamanda değer ve kalite aramak, mert ve dürüst olmak, yiğit ve tutarlık olmak çokça kabul gören bir şey değildir.
Aksine, tutarsızlığın, yozluğun alabildiğine meşru hale geldiği, kalitenin yerlerde süründüğü, bilgi ve birikimin itibar görmeyip cehalet ve cahilliğin baş tacı edildiği bir zaman...
Yoluna ve değerlerine bağlı, inancını savunup yaşayan, inancın ön gördüğü değerleri ve kaliteyi esas alan bir kadın arkadaşım beni arayarak; “Remzi can kardeşim, bunca kalitesizlik ve yozluk ortasında biz nasıl bozulmadan, değerlerimize ve inancımıza bağlı yaşayabiliriz” diye sordu.
Bu arkadaşım eşinden ayrılmış, 1 çocuğu ile yaşam mücadelesi veriyor, yanı sırada cemevinde hizmet etmeye çabalayan birisi.
“Hayırdır can bacım, kim yordu seni” diye sorduğumda hep aynı şeylerle karşılaştığını söyledi.
Yakın aile çevresi de dahil insanların ona “daha gençsin hayatını yaşa, gez, eğlen” dediklerini dile getirdi.
Ve sonrasında: “gezmek, eğlencelerde, içki alemlerinde olmak hayatını yaşamak mı?
Ben çocuklarımla, rızkımı kazandığım işimle ve en önemlisi inandığım inancımla, Ehlibeytimle, Ali'mle, deyişlerimle mutluyum, huzurluyum.
Biz ne ara yaşamayı eğlence, içki, gezmek, erkek kadın ilişkisi ile sınırlar ve eş değer tutar hale geldik, bir türlü anlayamıyorum?”
Değerli bacımında çok iyi bir şekilde vurguladığı gibi yaşamak aslında değerleriyle, kalitesiyle, inancı ve doğrularıyla yaşamaktır.
Çürümüşlük, değersizlik, yozluk yüceltilemez, esas değer olamaz, olmamalıdır.
Hayatını yaşamak bu değildir.
Sonuçta sahi biz hayatımız değil de başkasının hayatını mı yaşıyoruz?
Elbette hayatımızı yaşıyoruz.
Aslında hayatını yaşamak değerlerle yaşamaktır, kaliteyi ve asaleti esas almaktır.
Kokuşmuşluk, çürümüşlük, bencillik, hiç bir değer tanımamak ve saygı duymamak ile hayat yaşanmaz.
Ki böyle yaşayanların yaşantılarını görüyoruz.
Hele bu tür yaşam sahiplerinin sonları daha korkunç bir yalnızlık, çürümüşlük ve terk edilmişliktir.
Oysa kaliteli yaşayan, kendi bedenine ve kendi ruhuna saygısı olanın yaşamı da, sonu da çok daha güzeldir.
Böylesi bir yaşamı yaşayan, yaşayabilir, saygı duymak gerekiyor.
Ama böylesine bir yaşamı yaşamayanı kınamak, eleştirmek, yanlış bir yaşam tarzı olarak görmek kabul edilemez bir yaklaşımdır.
Sonuçta değerli bacıma benzer şeyleri söyledikten sonra şunları söyledim: “Bana göre senin yaşamın doğrudur ve sen yaşamını en doğru, en ideal şekliyle yaşıyorsun.
Lütfen seni bu tarz sözler hiç bir şekilde etkilemesin, yönlendirmesin, yaşantından ve değerlerinden şüpheye düşürmesin.
Sen doğru bulduğun, bildiğin yolda yürümeye devam et.
Sana böylesi önermelerde bulunanlarla, yani seni mutsuz ve huzursuz eden kimselerle ilişkini gözden geçir.
Sen böylesine onurlu ve asil şekilde yaşamaya devem et.
Ettiğin sürece elbette Hakk seninledir, Hızır yoldaşındır.
Remzi Kaptan
|