Şeytanın Kötülükleri İle Uzlaşmayacağız
Bizlerde tıpkı ecdatlarımız gibi, Hakk'ın soylu davasının savunucuları, hakikat yolunun yolcuları gibi kötü ve çirkin olan ile, batıl ve şeytani olanla, insana ve doğaya düşman, Hakk'a ve hakikatlere karşı olanlarla uzlaşmayacağız, taviz vermeyeceğiz, aman dilenmeyeceğiz.
Hz. İbrahim, Nemrut'a karşı taviz verdi mi?
Hz. Musa, Firavunlara teslim olup boyun eğdi mi?
Hz. İsa, din bezirganlarının hilelerine kandı mı, iktidar sahiplerinden can için aman diledin mi?
Hz. Muhammedi, Ebu Süfyan, Ebu Cehil ve diğerlerine taviz verdi mi, hilelerine göz yumdu mu?
Hz. Ali, Muaviye'nin kanlı ve çirkin saltanatını kabul etti mi?
İmam Hüseyin, can pahasına, tüm ailesinin yok olmasına karşın Yezit karşısında milim adım geri durdu mu?
Pir Sultan Abdal, Hınzır paşanın zulmüne rıza gösterdi mi?
O halde bizler neden şeytani olana, kötü ve çirkin olana, insana ve cümle varlığa husumet ve kin ile yaklaşana boyun egelim, onlarla uzlaşalım ki?
İyi niyetli, samimi ve pazarlıksız olanlarız, öyle de kalacağız.
Fakat bütün bunlarla beraber kötü ve çirkinin olanın, art niyet taşıyanın değirmenine su taşımayacağız.
İyi niyetli ve anlayışlı olmayla enayiliğin, oyuna gelmenin sınırını bileceğiz ve hatta bu sınırı biz çizeceğiz.
Dünyaya güzellikler sunmak isteyen, cümle varlığa hakkıyla, yerli yerince, barışıklık ve kardeşlikle birliktelik arzulayanlar kötünün şerrinin ne olduğunu bilmeli ve ona göre de bir tavrın sahibi olmalıdırlar.
Bilmeliyiz ki kötülük kurnazdır, bin bir yol ve yöntemin sahibidir.
Her yol ve ve yöntemle, her ortam ve şartta kendisini dayatacak, doğruları elimine etmeye, hayattan koparmaya çalışacaktır.
Bunun bilincinde olan, Hakk'ı ve hakikati savunan birisi ağlayıp sızlanmadan gereken önlemi alacaktır.
Kendimizi öyle bir geliştirip güçlendireceğiz, öylesine hayatın tüm dallarında ve alanlarında var edeceğiz ki, kötünün en keskin kurşunu canımızı bir sinek ısırığı kadar bile yakamayacaktır.
Uzlaşmamazlık, tavizsizlik, boyun eğmemezlik budur.
Kuru kuruya, sonuç alınmayan bir karşı koyuş değildir.
Aksine, ilim ve irfanla, akıl ve bilimle, ikrar ve inançla kendini geliştirmek, büyütmek ve var etmektir.
Toplumsal varlığımızın devamı, geleceğimizin garantisi bu tavır ile mümkündür.
Uzlaşmaz, doğrularından taviz vermez, değerlerine sırt çevirmez ve bununla beraber sarsılmaz bir inanç ve itikadın sahibi olarak, en ince ayrıntısına ve detayına kadar hesaplanmış bir düşünce ve tavrın, davranış ve üslubun sahibi olarak toplumsal davamızı savunacak ve başarıya götüreceğiz.
Remzi Kaptan
|