Çağdaş Yezitlere ve Onun Paralı Askerlerine Karşı Tavrımız Hüseyincedir
Bizler geleneksel olarak yaşatılan, inandığımız ve yaşadığımız Alevilikten vazgeçmeyeceğiz.
Bizler Ehlibeyte bağlı olmaktan vazgeçmeyeceğiz.
Vazgeçtiğimiz an var olan değerlerimizi, doğrularımızı, asırlardır süre gelen birikimimizi sıfırlamış oluruz.
Sıfırlamak bir yana eksiye düşmüş oluruz.
Böylesi bir durumda bir daha iflah olmamız mümkün değildir.
Zerre kadar tarih ve toplum bilincine sahip olanlar bunun böyle olduğunu bilirler.
Onun içindir ki toplumsal her değeri savunmaya, koruyamaya ve geliştirmeye çalışırlar.
Dikkat edilirse toplumsal varlığı yıkmak veya kayda değer bir varlık olmaktan çıkartmak için uğraşanların ilk işleri, toplumu bir arada tutan değerlerin içini boşaltmak oluyor.
Bunu Aleviler ve Alevilik özelinde ele alırsak: günümüzde Alevilerin tutkalı, vazgeçilmezi, kırmızı çizgisi olan bir çok kavram, tarihi olay, inanç ilkesi, şahsiyet hedef halindedir.
İşin en olumsuz yanı Alevilerin ve Aleviliğin esaslarını hedef haline getirenler, bilinen Alevi karşıtları değil, hasbelkader Alevi inançlı bir anne-babadan dünyaya gelmiş olan ama bir çok farklı nedenden dolayı Yezidin safına geçmiş olan kimselerdir.
Haliyle yezitliklerini gizledikleri için, söyledikleri yalan ve iftiraların etkileri, yaptıkları kötülüklerin tahribatları çok daha etkili oluyor.
Böylesi bir duruma hazırlıklı olmayan Aleviler ise henüz bunlara karşı bir savunma mekanizması geliştiremedi.
Demek ki yaşanan gelişmelere bu gözle bakmak gerek.
Bu gün eğer Alevi inancında cem, deyişler, mersiyeler, 12 hizmet, duazlar tartışılıyorsa, bunların içi boşaltılmaya ve başkalaştırılmaya çalışılıyorsa, bu Yezidin emrine girmiş olan yol yezitlerinin marifetidir.
Yine Alevilik inancında Hz. Ali'nin, Ehlibeytin, 12 İmamların konumu, yeri, önemi, belirleyiciliği tartışılıyorsa, bunlara olmadık hakaretler, küfürler ediliyorsa, yine bu anlayışın sonucudur.
Evet, birileri bizlerin yer yüzünde bu haliyle, geleneksel Alevilik anlayışımızla yaşamamızı istemiyor.
Yine birileri bizlerin toplumsal gücünü kendi siyasi-ideolojik eksenine almak için değerlerimizin içini boşaltmaya çalışıyor.
Bütün bu tartışmalar, hakaret ve yalanlar bunun için yapılıyor.
Yani ortada fikirsel bir çalışma ve çaba ve yine toplumun gelişmesi ve ilerlemesi için geliştirilen iyi niyetli öneriler, çalışmalar yok.
Toplumsal yapıyı elimine etmek, varlığını sıfırlamak için yapılan planlı ve sinsi bir çalışma var.
Demek ki tavırda buna göre gelişmelidir.
Yani Yezide, Hınzır paşaya karşı nasıl bir tavır geliştirilmişse, nasıl bunların sinsiliklerine karşı alternatif yöntemler geliştirilmişse, aynısını yine yapmak zorundayız.
Hüseyince, Pir Sultanca bu saldırılara karşı duracağız, durmalıyız.
Yoksa bu yezidi virüs bizim toplumsal bünyemizi zehirleyecektir.
Bu noktada tavizsiz olmalı, bedeli ne olursa olsun bu virüsü bünyemizden söküp atmalıyız.
Müsamaha göstermek, iyi olacağına inanmak saflıktır.
O halde bize düşen; hep dilimizde olan Hüseyini duruşu her türden yezide karşı pratikte göstermeliyiz.
Pir Sultanın sarsılmaz, taviz vermez, inancından ödünsüz haliyle her hınzırlıklarının üzerine gitmeliyiz.
Alevi olmak, bu yola ve değerlere inanmak tartışmasız bunu gerektirir.
Hem Hakk'ın, hem de tarihin ve toplumun huzurunda geçerli ve doğru olanda budur.
Doğru olanı yapmaktan bizi ne alıkoyabilir ki?
Remzi Kaptan
|