En Parlak Yıldızların Rehberliğinde Yol Yürümek
Bizler Aleviyiz.
Aleviliğimiz, anne-babası Alevi olan bir aileden dünyaya gelmiş olmanın çok çok ötesinde bilinçli ve iradi bir tercihe dayanmaktadır.
Ailemiz Alevi olmasaydı dahi inanç olarak tercihimiz yine Alevilik olurdu.
Çünkü bizler için Alevi olmak; cümle sırların, varoluşun, kemaletin en ideal ve esaslı yoludur.
Yer ile gök arasında ve onlardan da öte-beri-geri-ileri ne varsa cümlesini anlamanın, bilmenin yoludur Alevilik.
Kendini bilmenin, bilip olgunlaşmanın, varoluşu kavramanın, zahiri olduğu kadar batını da anlamlandırmanın yoludur Alevilik.
Özcesi; kim ve neyin ne olduğunu en ideal ve doğru şekilde bilmenin adıdır Alevilik.
Bizler işte bunun için Aleviyiz.
Yani öyle doğuştan gelen bir özellik veya körü körüne bir inanç sahibi olalım diye Alevi değiliz.
Aksine, yaşamı ve dünyayı, evreni ve dahilinde olan her şeyi bilmenin, anlamanın, kavramanın ve hayatımızı en anlamlı bir şekilde yaşamak için Aleviyiz.
Bizler için bu yola bağlı olmak; tarihten günümüze binlerce peygamberin, erenin, insan-ı kamilin yolunu sürmek, izinden gitmek demektir.
Onların yaşadıkları güzellikleri yaşamak ama aynı zamanda onların çektikleri sıkıntı ve yokluklara da hazırlıklı olmak demektir.
Evet, yolumuzdayız ve yolda menzile gitmek şereflerin en büyüğü, onurların en yücesine sahip olmaktır.
Yaşamı sıradanlıktan ve basitlikten çıkartıp en yüksek mertebeye, olması gereken yere koymaktır.
Bu dünyadaki yaşantıyı daimî ve sonsuz hayatın bir durağı olarak görmek ve yaşamak, bu yolu sürenler içine esas olandır.
Yani bizler bu dünyaya gelmeden önce de vardık (ruh olarak) ve bu dünyadaki yolculuğumuz sona erdiğinde de var olmaya devam edeceğiz.
Bizler dünyanın çer çöpünü esas alıp merkeze koyanlardan değiliz.
Bizler için esas olan yürektir.
Yüreğimizi tertemiz kılmak, yürekleri temizlemek, en arı ve duru yüreklerde yer edinmek…
Tüm dünyanın varlığı, maddiyatı, parası bir yana; en temiz yürek bir yana.
Çünkü yürek bizler için basit bir insan organı değildir, orası Hakk’ın evidir.
Kim ki yüreğine ihanet eder, Hakk’ın sevgisi ve güzelliği yerine dünyanın çer çöpünü doldurur, dostluk ve güzellik yerine kin ve hırs yüklerse, yapmak ve onarmak yerine dağıtıp yıkarsa; işte onun hiçbir diyarda daha yeri yoktur.
Onun içindir ki kadimden günümüze ve günümüzden de kıyamete kadar arı-duru yürek ile kirlenmiş ve kirlilikte ısrar eden yüreğin mücadelesi, çekişmesi devam edecektir.
Biliyoruz ki temiz kalmak, temizlenmek çok zordur ama kirlenmek ve kirli kalmak en kolayıdır.
Aynı şekilde yapmak ve onarmakta zor ve zahmetlidir ama yıkmak ve dağıtmak çok basittir.
Bundan dolayı işimizin çok çok zor olduğunun bilincinde olmalı ve bu bilinç ile hareket etmeliyiz.
Bilmeliyiz Hz. İsa bu yolda en ağır işkencelerle katledildi.
Bilmeliyiz ki Hz. Muhammed’e en yakınları dahi karşı geldi, yolundan çevirmek için her türlü kötülüğü yaptılar.
Farkında olmalıyız ki nice keramet ve mucizeye rağmen Hz. Musa’nın kavmi en küçük fırsatta ona sırtını döndü.
Görmeliyiz Hz. Ali tüm kaleleri yıktı ama üçkâğıtçılığı yetenek bilen, sahtekârlığı marifet sayanların kalesini yıkamadı.
Bilmeliyiz ki Hz. Hüseyin’i yalvar yakar çağırıp sonra da çağıranlar kendileri değilmiş gibi karşısına çıkıp ailesi ile birlikte yok edenlerin zihniyeti günümüzde de devam etmektedir.
O halde bizler; Hz. İsa gibi çarmıha razıyız.
Hz. Musa gibi ihanetlere hazırlıklıyız.
Hz. Muhammed gibi kötülüklere karşı sabırlıyız.
Hz. Ali gibi üçkâğıtçı ve sahtekarlara rağmen doğrularımızdan vazgeçmeyiz.
Hz. Hüseyin gibi en ağır kalleşliklere karşı tavizsiziz.
Böylesine bir bilinç, irade ve kararlılıkla hangi engel ve zorluk aşılmaz, hangi yenilgi zafere dönüşmez, hangi istek ve dilek gerçek olmaz ki?
Yüreklerini ötelerin en ötesine bağlayan, bu dünyadaki varlığında en parlak yıldızları rehber edinenler için kar-kıyamet, yaz-kış, gece veya gündüz güzellikten başka bir manaya gelmez.
Remzi Kaptan
|