|
Hz. Ali’ye Düşmanlık
Hz. Ali’ye bağlı, onun ilke düşüncelerini kendisine rehber edinmeye çalışan, inancını benimsemiş birisi olarak öyle kimseler ve olaylarla karşılaşıyorum ki; bu karşılaşmalarda bir kez daha bağlılığım kuvvetleniyor, inancım daha bir sarsılmaz hale geliyor.
En son karşılaştığım olaylardan birisini paylaşırsam, ne demek istediğim daha iyi anlaşılır sanırım.
Bir düğünde bize yakın bir köyden bir şahıs ile karşılaştım.
Israrla benimle konuşmak istediğini söyledi.
Eşi de yanında olan bu kişi ile düğün salonun dışında sakin bir köşede başladık sohbete.
Daha doğrusu bu arkadaş başladı anlatmaya, bende haliyle dinliyorum.
Benim Alevilik ile ilgili çalışma ve hizmet yaptığımı öğrendiğini, internetten yazılarımı bulup okuduğunu ve iyi bir şey yaptığımı fakat savunduğum ve inandığım Aleviliğin doğru bir Alevilik olmadığını, Hz. Ali’nin bildiğimiz ve inandığımız gibi olmadığını anlatmaya başladı.
Bilinen klasik Emevi yalan ve hilelerinin modern versiyonlarını anlatmaya çabalıyordu.
Sakince sözlerini bitirmesini bekledim.
Yaklaşık yarım saat süren bu nutuktan sonra, (ben tek kelime etmemiştim bu arada) bende cevap vermeye çalıştım.
Eşi Alman olan bu kişi, konuşmaya başladığında, eşi ne hakkında konuştuğumuzu sormuştu.
O da Alevilik hakkında konuştuğumuzu, benim kitaplar yazdığımı ve hatta Almanca ve başka dillerde de kitap çalışmaları yaptığımı söyleyince, eşi de iyi bir Katolik olduğunu, her Pazar aralıksız kiliseye gittiğini, iki ortak çocuklarını (bir kız bir oğlan) vaftiz ettiklerini, çocuklarının bir gün evlenirlerse kiliseden evleneceklerini hemen oracıkta anlatmıştı.
Eşi koyu denilecek derecede Katolik olan, çocukları tamamen o inanç ve erkan ile yetişmiş birisi kalkmış Hz. Ali hakkında olmadık şeyler söylüyor.
“Değerli abim, farz et Hz. Ali benim bildiğim ve inandığım gibi değil, Alevilik benim yaşadığım ve savunduğum gibi değil.
Bu seni niye bu kadar ilgilendiriyor ki?
Varsayalım ki Alevilik senin anlattığın gibi, ne değişecek?
Senin ve ailenin zaten Alevilik ile alakası yok ki.
Yani senin eşinin ve çocuklarının inancı belli, onlara bugüne kadar bir telkinde bulundun mu?
Hz. “İsa ile alakalı herhangi bir söz söyledin mi?
Veya demin her halinden Sünni inancını yaşadığı aşikâr olan bir aile ile selamlaştınız, muhtemelen iyi arkadaşsınız veya çevrende mutlaka öyle arkadaşların var, onlara inancı hakkında bir telkinde, öneride, eleştire de bulundun mu?”
Cevapsız kaldı sorularım.
Ben devam ettim konuşmaya.
“Bu durumda Hz. Ali ve Alevilik hakkında bu kadar ileri-geri konuşma hakkına nasıl sahip olabiliyorsun?
Aleviliği yaşamıyorsun, ama yaşayanlara, hizmet etme çabasında olanlara kendince yanlışları göstermeye çalışıyorsun.
Ben yanlış olayım, bundan kime ne?
Bugüne kadar Hz. Ali’den ve Alevilikten ne zarar gördün?
Neden bunca tepki, eleştiri ve öfken var ki?
Hz. Ali senin dediğin şekilde kötü birisi olsa dahi senin hayatında bir yeri olmadığı için ne önemi var ki bunun.”
Konuşmam bu minval üzere devam etti.
Arkadaş çok karşılık vermedi.
Sanırım benim onunla söyledikleri ile alakalı cevaplar vermemi bekliyordu.
Yani Hz. Ali’nin işte savaşları, evliliği, çocukları, Araplığı ve benzer.
Ben onları tartışmak yerine, onun bu inanç ile alakası olmadığını, dolayısıyla iyi veya kötü bunun benim sorunum olduğunu ve kimseyi de alakadar etmediğini söylemeye çabaladım.
Bu durumda bir kez daha anladım ki aradan geçen 14 asıra rağmen Hz. Ali dostluk ve düşmanlık ikileminde de olsa insanların gündeminde kalmaya devam ediyor.
Dünyaya daha böyle etki eden, tartıştıran, her dem gündem olan, düşmanlık beslenen, ölümüne sevilen bir şahsiyet daha var mıdır acaba?
Çok şükür ki biz Hz. Ali’ye dost olmaya, onun izinde gitmeye çabalıyoruz.
Ya Ali!
Remzi Kaptan
|
