Kemaletin Bir Üst Mertebesi
Bir adım, bir nefes, bir yaşantı, bir tatminkarlığın sonrasında ne var?
Gündelik uğraşların üstesinden gelebilirsek, isteklerimiz ve beklentilerimizin gerçekleşmesi durumunu yaşayabilirsek, hayat ve gerçekliğimiz hakkında tefekkür edebilirsek...
Farz edelim tüm bunları yaşadık, olması gereken oldu ve doyduk...
Sadece maddi ve dünyevi boyutuyla değil, evet değil, manevi boyutuyla da yaşadık.
Yani kemaleti yakaladık, sırrı müpheme ulaştık, varoluşun cümle dehlizlerini avucumuzun içi kadar iyi biliyoruz.
Peki ya sonrası?
Evet, maddi boyutuyla değil, manevi boyutuyla da ulaşılması gerekene ulaştık, sonrasında ne var?
Kemalet yolunda ilerlemek her soruyu sorma cüreti ve beraberinde çözüm çabasını da (tefekkürünü de) getirir.
İnsana boşuna Eşref-i Mahluk demiyoruz.
Madem insan Tanrısal sırları kendi öz çekirdeğinde barındırıyor, o halde cesaret ve cüret sahibi de olabilmeli.
Bu da yetmez, bir adımın sonrasını da görebilmeli, görme yetisi zayıfsa dahi düşünebilmeli, o da yetersiz kalıyorsa hissedebilmelidir.
Konumuza dönersek; insan hep verili olanla kendisini sınırlıyor.
Çemberin içinde olanlarla yetiniyor, çemberin dışında bir arayışın sahibi değil.
Maddi boyutuyla değil, manevi boyutuyla da bu böyle.
Yani işim olsun, evim olsun, eşim olsun, çocuklarım olsun, başarım ve kariyerim olsun.
Kemalet yolunda ilerleyenler ise kâmil bir insan olmayı hedefliyor ve arzuluyorlar.
Bunun ötesini, ötenin en ötesini, sonsuzun ötesini düşünme, hissetme, isteme durumu yok.
Verili olanla yetinmek, çizilmiş sınırlar dahilinde olanlara ulaşmak en ideali olandır.
Ki bunlar en iyileri, diğerlerini saymıyoruz bile.
En iyilerimiz bu haldeyse, insanlığın geneli ne durumdadır acaba?
Zahir anlamda, dünyevi boyutuyla ulaşılması gerekene ulaştığımızı farz edelim.
Bundan sonrasında ne olur?
Pek bir bir şey olacağı yok.
Geldik, gördük, yaşadık, doyduk (hep bir yanımız aç olsa da), bitti.
Manevi anlamda yolculuğumuzu eyledik, adım adım Dört Kapı ve Kırk Makama ulaştık, aştık.
Sonrasında kemalet sahibi bir insan-ı kâmil olduk.
Zahiri hayatımızı kemaletle, tatminkarlıkla, içsel huzurla, sırrı Süphanı çözmüş ve bilmiş olarak yaşadık.
Peki bunun sonrasında?
Sonrası olur mu diye sormayın, elbette olur.
Bu noktada kemalet yolunda ilerleyen ilgili, cüret sahibi herkese Hallac-ı Mansur'un birçok defa gerçek anlamından kopartılmış gerçeğini hatırlatmak isterim.
Herkesin bu noktada düşünmesini, yoğunlaşmasını, hissetmesini öneririm.
Sonrası: Enel Hak.
Remzi Kaptan
|