Kölelikten Farkındalığa
Bir çoğumuz maddenin, şeylerin (eşyanın) kölesiyiz.
Huzuru, mutlululuğu, doyumu maddede arıyoruz.
Maddiyat bir yönüyle bizi mutlu kılabilir, bunu yok saymıyorum.
Ancak neticede saman alev misalidir.
Yanar, parlar, göz kamaştırır ve sonunda küle döner gider.
Bizlerin, yani her insanın aradığı içsel tatminkarlıktır, farkındalığımız geliştikçe bunun böyle olduğunu daha iyi anlarız.
İçsel tatminkarlık için içsel yolculuğa çıkmalıyız.
Birilerinin bizler hakkında ön yargılarına aldırmadan, yüreğimizin sesini dinleyerek, yüreği kılavuz ederek kendimize olan yolculuğumuza çıkmalıyız.
Emin olun ki kaybedecek bir şeyimiz yok.
Her şeyin geçici olduğu bu dünyada, rüya misali yaşantılarımızda, değil dünyanın maddi zenginlikleri, galaksilerin zenginlikleri bizim olsa dahi çok anlam ifade etmiyor.
Birçok kimse bu durumun farkında ve ayırdın da değil.
Değiliz çünkü bilincimiz bulanık, amacımız belirsiz, hedeflerimizi ise biz oluşturmadık.
Yani farkındalığımız yok.
İşte içsel yolculuğumuz farkındalığımızı geliştirecek, huzurumuzu sağlayacak, daimî olarak mutlu olmamıza vesile olacak ve varoluşumuzu anlamlı kılacak olan yolculuktur.
Varız, varlığımız değerlidir.
Bu değeri bilmek için sarraf misali altından anlıyor olmamız gerekiyor.
Eğer altından anlamıyorsak bizim için sahte ve gerçeğini veya altının kaç ayar olduğunu çözemeyiz.
Yaşamakta öyledir.
Varız, varlığımız değerlidir ama bin bir nedenden dolayı bu değeri bilmiyoruz.
Yaşamayı kaygı, keder, başarısızlık olarak biliyoruz, yaşıyoruz.
Bu doğru değil.
Bu hallerde yaşamak, tıpkı altının gerçeği ve sahtesi olduğu gibi yaşamın gerçeğini değil, sahtesini yaşamaktır.
Ama biz eğer usta bir sarraf isek o zaman gerçeğini sahtesinden ayırabiliriz.
Yaşantımızın ustası olmadığımızdan dolayı sahteyi gerçek diye kabul ediyoruz.
Ustalaşmak içsel yolculuk ile mümkündür.
Bu cesareti, fedakarlığı ve bedeli göze almalı insan.
Tıpkı doğum sancıları gibi sonunda eğer bir mucize gerçek olacaksa, değmez mi sancı çekmeye?
O halde bizler kendimiz ile yüzleşebilmeliyiz.
Hepimizde az veya çok gerçek anlamıyla içsel olana özlem vardır.
Bir şekilde bunları bastırabiliyoruz.
Bastırmayalım, korkmayalım yalnız kalmaktan, sancılar çekmekten.
Her şeyin ama her şeyin gelip geçici olduğu şu sınırlı zamanda yüreğimizin rehberliğinde ötelerin en ötesine yolculuk edelim, ona bağlayalım yüreğimizi.
Damla misal ummanlara karışalım, bir olalım cümle varlıkla.
Sahi biz kâinattan ayrımıyız?
Değiliz.
Değilsek, cümle varlıkla birsek, onun ayrılmaz bir parçasıysak, neden bilinç ve farkındalıkla, boyut atlayarak kendi gerçekliğimize ulaşmayalım?
Varlık gerekçemiz bu değil midir: bilmek ve bilinmek?
O halde biz, görünmez zincirlerle bağlı kaldığımız maddi evrenden kopmalı, özgürleşmeliyiz.
Vazgeçişlerimiz özgürlüklerimizdir ve bu özgürlüklerin tadı hiçbir şeyde yoktur.
Remzi Kaptan
|