Muaviye Siyaset Anlayışı Kardeşlik Önünde Engeldir
Alevilik ve Sünnilik ortak noktaları olmak ile beraber farklı iki inançtır.
Bu iki inancın mensupları farklılıklara saygı duyarak, kendi inancını yegâne inanç ve doğru diye dayatmayarak, eşit haklar temelinde kardeşçe ve dostça bir arada yaşayabilirler.
Farklı olmak kendisi gibi olmayana düşman olmak demek değildir.
Başka bir inancı ve değerleri savunmak diğer inanç mensuplarına savaş açmak değildir.
Farklı olmak ve farklılığı ile yaşamak istemek her insanın en tabii hakkıdır.
Eğer Allah dileseydi herkesi aynı şekilde var ederdi ve bu anlamda farklılık ilahi kudrettin tecellisidir.
İlahi kudretin tecellisi, isteği olan farklılığı yok etmek, herkesi aynı kaba ve şekle koymayı istemek fıtrata ters değil midir?
Diğer yandan kendisi gibi olmayana düşman gözüyle bakmak, elinde iktidar gücü ve sayısal çoğunluğu bulundurmanın öz güveni ile asimle etmeye çalışmak, zorla kendi inancını dayatmak insan hak ve hukukuna aykırı değil midir?
Alevi ve Sünni farklılığı yeni değildir.
Asırların içerisinde gelişmiş, şekillenmiş ve günümüz itibariyle ortak noktaları da farklı noktaları da kalın çizgilerle çizilmiştir.
Alevilik ile Sünniliği bir ve aynı görmek ne kadar yanlışsa, aynı şekilde ortak kardeşlik hukukuyla bir arada yaşayamaz olarak görmekte bir o kadar yanlıştır.
Evet, Aleviler ile Sünniler eğer bir birilerini yeteri derecede tanırsa, farklı inanca saygıyı insana saygı olarak kabul ederlerse, birbirlerine karşı inanç üstünlüğü veya diğerinin inanç eksikliğini(yanlışlığını) öğretme çabasına girmezlerse kardeşlik gelişir.
Diğer yandan farklılığı düşmanlık olarak dayatan ve bundan beslenen siyaset anlayışı kardeşlik önündeki en büyük engeldir.
Muaviye’den günümüze daima bu siyaset anlayışı hâkim oldu ve kardeşlik hukukunun gelişmesinin önündeki en büyük engelde bu siyaset anlayışı ve bu siyaset anlayışının hayatın diğer alanlarındaki yansımalarıdır.
Tarihe Muaviye siyaset anlayışı olarak geçen bu anlayış daima bir düşman yaratma, farklı olanı ötekileştirme ve öcü gibi gösterme ve böylelikle korkutarak kendi çıkarı için inancı ve dini kullanmadır.
Özünde inanç ile zerre alakası olmayan fakat süreç içerisinde adeta dini değer olarak kabul gören bu anlayış ne yazık ki halen varlığını koruyor.
Koruduğu içindir ki kardeşlik gelişmiyor, düşmanlık körükleniyor, birliktelik zaafa uğruyor.
Sırf birileri iktidar olsun, iktidarda kalsın, kendi çıkarını sağlasın diye tüm toplum bu kargaşa ve düşmanlıktan zarar görüyor.
Birilerimiz bunu görmeyip kabul etmesek bile olayın özü ve özeti bu şekildedir.
Aleviler ve Sünniler arasında kardeşlik isteyen, kardeşliğin gelişip tüm toplumca kabul görmesini isteyenlerin öncelikle bilmesi ve uygulamaları gereken husus; Muaviye siyaset anlayışını teşhir ve reddetmek, farklı olana saygı ve asla diğerine inancını dayatmamaktır.
Bu temel kurala uyulduğu sürece düşmanlık yer ile bir olduğu gibi kardeşlik ve dostlukta en ileri seviyede yaşanır.
Remzi Kaptan
|