Vahdetname
Remzi Kaptan
remzi.kaptan@yahoo.com
Daha Allah ile cihan yok iken Biz anı var edip ilan eyledik Hakk'a hiçbir layık mekan yok iken Hanemize aldık mihman eyledik
Kendisinin ismi henüz yok idi İsmi şöyle dursun cismi yok idi Hiçbir kıyafeti resmi yok idi Şekil verip tıpkı insan eyledik
Allah ile burda birleştik Nokta-i amaya girdik yerleştik Sırr-ı Küntü kenzi orda söyleştik İsmi şerifini Rahman eyledik
Aşikar olunca zat ü sıfatı Kûn dedik var ettik bu semavatı Birlikte yarattık hep kainatı Nam ü nişanını cihan eyledik
Yerleri gökleri yaptık yedi kat Altı günde tamam oldu kainat Yarattık içinde bunca mahlûkat Erzakını verdik ihsan eyledik
Asılsız fasılsız yaptık cenneti Huri gılmanlara verdik ziyneti Türlü vaatlerle her bir milleti Sevindirip şad ü handan eyledik
Bir cehennem kazdık gayetle derin Laf ateşi ile eyledik tezyin Kıldan gayet ince kılıçtan keskin Üstüne bir köprü mizan eyledik
Gerçi Kün emriyle var oldu cihan Arş-ı Kürsü gezdik durduk bir zaman Boş kalmasın diye bu kevnü mekan Ademin halkını ferman eyledik
İrfan olan bilir sırrı müphemi İzhar etmek için ism-i azamı Çamurdan yoğurduk yaptık ademi Ruhumuzdan bir ruh revan eyledik
Adem ile Havva birlik idiler Ne güzel bir mekan bulduk dediler Cennetin içinde buğday yediler Sürdük bir tarafa puyan eyledik
Adem ile Havva'dan geldi çok insan Nebiler Veliler oldu mümayan Yüzbin kere doldu boşaldı cihan Nuh Naciyullah'a tufan eyledik
Salih'e bir deve eyledik ihsan Kayanın içinden çıktı nagehan Pek çokları buna etmedi iman Anları hak ile yeksan eyledik
Bir zaman Eshab-ı Kefh'i uyuttuk Hazreti Musa'yı Tur'da okuttuk Şit'i çulha yaptık bezler dokuttuk İdris'e biçtirip kaftan eyledik
Süleyman'ı Dehr'e sultan eyledik Eyyub'a acıdık derman eyledik Yakub'u ağlattık nalan eyledik Musa'yı Şuayb'a çoban eyledik
Yusuf'u kuyuya attırmış idik Mısır'da kul diye sattırmış idik Zeliha'yı ona çattırmış idik Zellesinden bendi zindan eyledik
Davut peygambere çaldırdık udu Kazadan kurtardık Lût ile Hûd'u Bak ne hale koyduk nar-ı Nemrud'u İbrahim'e bağ u bostan eyledik
İsmail'e bedel cennetten kurban Gönderdik şad oldu Halil ür rahman Balığın karnını bir hayli zaman Yunus peygambere mekan eyledik
Bir mescide soktuk Meryen Ana'yı Pedersiz doğurttuk orda İsa'yı Bir ağaç içinde Zekeriya'yı Biçtirip kanına rızan eyledik
Beyt-i Mukaddes'te Kudüs şehrinde Nehri Şeria'da Erden nehrinde Tathir etmek için günün birinde Yahya'yı, İsa'yı üryan eyledik
Böyle cilvelerle vakit geçirdik Bu enbiya ile çok iş bitirdik Başka bir Nebi'y-yi zişan getirdik Anın her nutkunu Kur'an eyledik
Küffarı Kureyşi ettik bahane Muhammet Mustafa geldi cihane Halkı davet etmek için imane Murtaza'yı ona ihvan eyledik
Ana kıyas olmaz asla bir nebi Nebiler şahıdır Hakk'ın habibi Biz anı Nebi'y-yi ihsan eyledik
Hak Muhammed-Ali ile birleştik Hep beraber Kabe-kavseyn'e gittik O makamda pek çok muhabbet ettik Leylerel esrayı seyran eyledik
Bu sözleri sanma her insan anlar Kuş dilidir bunu Süleyman anlar Bu sırrı müphemi arifan anlar Çünkü cahillerden pinhan eyledik
Hak ile hak idik biz ezeliden Ta ruz-i Elest'te Kalubeli'de Mekan-ı Hüda'da bezm-i celide Cemalini gördük iman eyledik
Vahdet alemini bilmeyen insan İnsan suretinde kaldı bir hayvan Bizden ayrı degil Hazreti Süphan Bunu Kur'an ile ayan eyledik
Sözlerimiz bizim pek muhakkaktır Doğan ölen yapan bozan hep Hak'tır Her nereye baksan Hakk'ı mutlaktır Ahval-i vahdeti beyan eyledik
Vahdet sarayına girenler için Hakkı hakkel yakın görenler için Bu sırrı Harabi bilenler için Birlik meydanında cevlan eyledik
Edip Harabi'nin bir birinden değerli, yolumuzu işleyen eserleri vardır. Ancak Vahdetname adlı bu şiiri adeta bizler için manifesto niteliğindedir.
Vahdetname, günümüzde bile –ki günümüz, teknolojik gelişmelere paralel olarak iletişimin en üst seviyede yaşandığı ve bu anlamıyla 'Bilgi Çağı' diye adlandırılan bir çağdır- insanların çoğu tarafından bilinmeyen tarihsel, mitolojik, inançsal, toplumsal, felsefi bilgilerle doludur. Vahdetname, aynı zamanda inanç gerçekliğimizin özlü bir şekilde, harikulade bir üslupla anlatılması bakımından da eşsiz bir eserdir.
Vahdetname gibi bir şaheseri yazmak, yazarın yaşadığı çağa kadarki bütün tarihsel, felsefi, inançsal, toplumsal bilgilerin en iyi şekilde bilinmesi ile mümkündür. Yine salt bilgi yetersizdir böylesi bir eseri ortaya koymak için. Onunla beraber bağnaz düşünce/inanç mensuplarının baskılarına göğüs germek için yürek ve bu yolu aşk ile sevmekle, kendini bütünüyle bu yola adamakla, bu yolun ateşinde yanmakla ancak mümkün olabilir.
Belki bütün bunlarda bir noktada yetersizdir. Bizlerinde anlatmakta aciz kaldığı başka sırr-ı hakikatlere vakıf olmakla mümkündür.
|