Yobazlık nedir? Yobaz kimdir? Geleneklere bağlı olmak yobazlık mıdır? İnançlı olmak yobazlık mıdır?
Eskimiş, kokuşmuş, kirlenmiş, bozulmuş, miadını doldurmuş olan düşünce ve yaşam biçimini inatla savunan, bunun doğruluğuna kat’î bir şekilde inanan ve bu doğruluğu kendine yaşam biçimi seçerek dolaylı ya da direkt bunu diğer insanlara dayatan insan yobazdır. Bu yobaz kavramını daha çeşitli örneklerle ele alıp değerlendirmekte mümkün. Fakat öz itibariyle yobaz, geriliği temsil eden kişidir.
Yobazlık gericiliktir. Yobazla muhafazakâr karıştırılmasın. Yine yobazlığı geriye gitme şeklinde belirtirken, bu her türlü yozluğu yenilik adına sunan ve sahiplenen olarak anlaşılmasın. Nasıl ki yobazlık eskimişi, köhnemişi, kirlenmişi temsil ediyorsa; yozluk da yenilik adına sapıtmışı, dejenere edilmişi temsil etmektedir. Yobazlığa da, yozluğa da karşı olmak gerekiyor.
Toplumları dolayısıyla da bireyleri yaşatan ve geleceğe taşıyan değerleridir. Bazı temel değerler olmaksızın toplum çözülür ve gelecekte de yok olup gider. Toplum bu temel değerleri sahiplenirken yeniye de açık olmak zorundadır. Tabii ki bu her yeni olumludur anlamına gelmiyor. Nasıl ki insan hayatını olumsuz anlamda etkileyen gelenekler, töreler değer olarak tasvip edilmiyorsa ve bunların aşılması gerektiği ısrarla vurgulanıyorsa, yenilik adına her tür sapkınlığa, ruhsal bunalıma götüren, temel değerleri sarsan gelişme de yenilik olmayıp yozluktur. Burada hemen akla, bu dediğimiz temel değerlerin hangileri oldukları ve bunların neye göre, hangi kıstasa göre belirlendiği sorusu gelebilir. Temel değerleri bizce Ulu Hünkâr Hacı Bektaş Veli mükemmel şekilde özetlemiştir; “Eline, beline, diline sahip ol. Aşına, eşine, işine sadık ol. Özüne, sözüne, gözüne bağlı ol.” Bu deyimleri sadece bireyin ahlâk yapısına yönelik ilkeler olarak ele alamayız. Bu çok dar bir anlam olur. Bu ilkeler bütün toplumsal yapının alt yapısını özetliyor. Hacı Bektaş Veli’nin bu belirlemesini bir çok örnekle değerlendirebiliriz. Eline sahip ol demekle; cinayet, hırsızlık vb. işler yapılmaması öğretilmektedir. Diline sahip olmak; her türlü gıybet, art niyet, fitne-fesatlık vb. yapılmaması ilke edinilmekte. Beline sahip olmakla; anlık güdülere yenilmemek emir edilmektedir. Bunları daha da detaylandırabiliriz. Ancak temel değerlerden neler kastettiğimizin anlaşılmış olduğunu düşünerek burada kesiyoruz.
Yobazlığın tarifini geliştirmeye devam edelim. Yukarıdaki satırlarda muhafazakârlığın yobazlık olmadığını belirtmiştik. Yine bazı yobazların muhafazakâr kimliğini, söylemini, görüntüsünü kendilerine kalkan ettiklerini belirtmiştik. Geleneklere saygılı olunması şarttır. Fakat birilerinin gelenek adına kendi statükosunu sağlama almasının gelenekle bir alâkası yok. Bu toplumsal değerlere bağlılık değildir. Genelde ekonomik çıkarlar belirleyici faktördür. Yine toplumsal konum da önemlidir. Örneğin; kişi inanç adına topluma bir takım hurafeleri, boş batıl inançları dayatıyor. Böylece insanların korkularının, çelişkilerinin kendisine rant olarak dönmesini sağlıyor. Kendisi toplumda inancı kullanarak bir saygınlık kazandırıyor. Hatta bazı yobazlar işi azıtıp muska, büyü ve benzer inanç dışı yöntemlerle kendilerini insanüstü görüyorlar. Bunlara toplumda üfürükçüler deniliyor. Bütün bu soytarılıklar inanca zarar vermektedir. İnancı sağlam olan bir kişinin muskaya, büyüye ihtiyacı yoktur. Bütün insanlar eşittir. Kimse, “ben gaipten haber alıyorum, benim doğaüstü güçlerim var” ve bunun gibi benzer söylem ve davranışlarda bulunmasın. Bunlar boş inançtır. Bu tür şarlatanlara inanmakta en iyi tabirle saflıktır.
Şimdi burada hikmet sahibi insanların olmadığı anlaşılmasın. Bu tür evliyalar, erenler, dervişler hep yaşamışlardır. Gelecekte de yaşayacaklardır. Ancak bu tür erenler asla ortaya çıkıp da insanların samimi inançlarıyla oynamamışlardır. Gerçek bir er kişinin böylesi yanlışları da olmaz. Gerçek erler azdır. Ama hurafeciler, yobazlar çoktur. Ne yazık ki, toplumlar bu tür yobazların etkilerinde kalıyorlar. Toplumdaki bazı insanlar da yobazların inanç adına sergiledikleri geriliğe, cehalete inat hepten inanca ve Allah’a tavır almışlardır. Sonuç olarak gerilik, cehalet, rantçılık olan yobazlık mahkûm edilmelidir. İnanç adına cehaleti savunmak, inanç adına hurafeyi savunmak yobazlıktır. Yobazlığın sonucu çok kötü olmaktadır. Yobaz, kendi doğrularını tek doğru olarak kabul etmekte, başka doğru olacağına inanmıyor. Hatta kendi doğrularını diğerlerine de dayatıyor. İnançlı görüntüsü veriyor. Kendi geriliğinde diretmesi ve bu geriliği diğer insanlara -şiddette dahil- her türlü metotla dayatması toplumsal çatışmaları getiriyor. Bunun için yobazlığı mahkûm etmek durumundayız. Tekrar tekrar belirtelim ki, inançlı olmak ayrıdır, yobazlık ayrıdır. İnançlının inancı kendisine ama yobaz kendisinden ve cemaatinden başka herkesin sapkın olduğuna inanır. Bir tek o yobaz ve cemaati doğru, imanlı yaşıyor. Diğer bütün insanlar kâfirdir. Kâfirlerinde katli vacip olduğuna göre... . Yobaz mentalitesi budur. Bunu mahkûm edip mücadele etmek her inançlı ve inançsız insanın görevidir.
Remzi Kaptan
|